GİTMELER VE KALMALAR

14 2 20
                                    

Yaşlı Amca- Yıldızlara bak

Yaşlı Amca- Nilüfer

Yaşlı Amca- Nilüfer

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Venüs Yaban

Venüs yirmi üç yaşında

"Venüs dünyanın ikiz kardeşi olarak adlandırıldığından ablam adımı böyle koymuş." Karşımda küçük ayaklarını sallayarak oturan beyaz kıza bakarken gözlerimden sevgi şelalesinin aktığının bilincindeydim. Kız albino olduğundan teni süt beyazlığındaydı. Elbette ilgimi çeken ilk şey ten rengi olmuştu fakat konuştukta zekasının da farkına varmış ona bir şeyler anlatmaktan keyif almaya başlamıştım.

Ekip arkadaşlarım evi gezerken onu oyalama görevi bendeydi. Bulunduğu ortam dolayısı ile mutlu bir evde yaşamadığı açıktı. Ben de bu durumu bizzat sözlerle duysun istemiyordum. Daha altı yaşındaydı ve çoğu şeyi öğrenmesini bir süre daha ertelemek istiyordum.

Sosyal hizmetler mezunu toy bir meslek sahibiydim. Mezun olduğum gibi iş bulmuş olmam şanstan başka bir şey değildi fakat şaşırtıcıydı zira şans melekleri benimle pek anlaşamazdı. Şu an evini gezdikleri kızı büyük ihtimalle yetkili birimlere teslim edecektik. Ben de o zamana kadar onu oyalamak istiyordum.

"O zaman ablanın adı da Dünya mı?" Tebessümlendim. Bazen bazı çocuklar onlara yüksek sesle gülünmesinden hoşlanmıyordu o yüzden sakinliğimi korudum. Ayrıca yüksek sese bir refleksi var mıydı ondan da emin değildim. "Ne yazık ki değil, bebeğim. Ama olsun isterdim, böylece ayrılmaz bir ikili olurduk." Değildik. Hiçbir zaman olmayacaktık. Onunla sohbetimize başladığımızdan beri benimle hiç temasa geçmemişti. Ben de bilinçli olarak önce güvenini kazanmayı hedeflemiştim.

Başarmış olmalıydım zira küçük elleri şu an iki yanağımı abluka altına almıştı. "Üzülme, Venüscüğüm. Ben sana dünyadan daha yakınım. Benimle ayrılmaz bir ikili olursun." Onun adı, Yıldızdı.

Yıldız Beste Sener

Adı ile bizi bağdaştırması yüreğimde mumlar eritip içimi sıcacık etti. Bir anlığına yağ gibi eridiğimi sandım fakat bocalamamı hızla atlattım. "O zaman seninle biraz konuşalım mı Yıldız?" Ona artık bu evde yaşamayacağını söylemem gerekiyordu. Bu gibi çocuklar kötü hayatlar yaşıyor olsalar da o hayattan onları koparmak istedğinde hırçınlaşıp asabileşebiliyordu. Bu alışılmış bir acı haliydi. Bir süre bu ruh halinden çıkamıyorlardı.

"Zaten konuşuyoruz ya?" Tekrar gülümsedim. Şu güne kadar hiçbir şekilde bir çocukla konuşup mutsuz olduğum an yoktu. Onların saf ve altından yapılma kalpleri benim katran karası bedenimi beyaza buluyordu. "Evet ama şimdi biraz kalbimizi acıtacak şeylerden söz edeceğiz." Hızlıca gözleri doldu. Az önceki tüm neşesi yok oldu. Onu kıvama getirene kadar epey vakit harcamıştım fakat tepetaklak olması tek cümleme bakmıştı.

Kırgın çocuklar kırık sevinçler yaşar yanlış hayatlar da yalnız tükenirlerdi.

"Konuşmak istemiyorum." Başımı salladım. İstemediği şeyi yapmayacaktı. "O halde yalnızca dinlemeni isteyebilir miyim senden?" Bir süre düşündü. Yaptığım kelime oyununu idrak etmeden başını salladı. Söze girdim. "Sen bu evde doğup büyüdün, her şeyi burada öğrendin ya Yıldız, ben sana öğrendiğin bazı yanlışlardan bahsedeceğim." Elim yavaşça saçlarıma uzandı. Onları ağırca okşadım. Yüzüme de çok mutlu olduğumu anlasın diye kocaman bir tebessüm kondurdum. "Şu an ellerimin saçlarıma dokunuşu beni çok mutlu ediyor, Yıldız." Sonra onun saçlarına yaklaştım. Geri adım atmadığı için onunda saçlarını okşadım.

Morg Odası VahşetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin