5. bölüm

723 93 148
                                    

Yazım hataları için üzgünüm, düzenlemeden atıyorum.

Kraliçeden gelen acı haberden sonra herkes sus pus olmuş, saray ölüm sessizliğine bürünmüştü. Prens Jungkook ise sessizce saraydan çıkmış, at'ına atlayıp ormanın yolunu tutmuştu.

Neredeyse saatlerdir at üzerinde olan prens ıssız ormanın ortasında at'ından inerek olduğu yere çökmüştü. Derin soluklar alırken gözlerinden akan yaşlar kuru toprağa dökülüyordu.

"LANET OLSUN!"

"NEDEN! NEDEN! AH KAHRETSİN!"

"NEDEN BÖYLE OLDU Kİ... Kaçacaktık, bebeğimizle mutlu olacaktık. Neden?"

Sonlara doğru sesi kısılan prens zorlukla konuşmuştu. Canı yanıyordu.. göğsüne yumruklar atıyor, nefes almaya çalışıyordu. Ama hiçbir şey boğazına oturan yumruyu gidermeye yetmiyordu.

Göğsünü yumruklamaya devam ederken başını kaldırıp gökyüzüne baktı. Eşi, omegası acı çekiyordu ama mühürlü olmadıkları için acısını tam olarak hissedemiyordu.

"Tanrım.. bizi neden bu acıyla sınadın? Neden!"

Defalarca kez sordu sebebini ama onu yanıtlayan kimse yoktu. Saatlerce göğsünü yumrukladı, göz yaşlarını döktü ama silen kimse yoktu. Sonra kraliçesini düşündü, kendisi bu haldeyse omegam yıkılmıştır diye düşündü.

Zor olsa da kendisini toparlayıp üzerindeki toprağı silkeleyerek tekrar at'ına binerek kararan havada sarayın yolunu tuttu. Kısa sürede saraya varıp kimsere görünmeden Vien'in yardımıyla kraliçenin odasına girdi.

Yatakta uzanmış, sırtı kapıya dönük bir şekilde uyuyan omega'sını görünce titrek bir nefes alıp yavaş adımlarla yatağa adımladı. Ayakkabılarını çıkarıp yorganın altına girerek arkadan Jimin'e sarılıp burnunu mis kokulu boynuna gömdü.

Ellerini karnına sarmak için uzatırken kraliçenin de ellerini karnına sarmış bir şekilde uykuya daldığını fark edince dayanamadı, sol gözünden birkaç damla yaşın akmasına izin verdi.

Kolları arasındaki hareketlenmeyle hızla göz yaşlarını silip kendisine doğru dönen Jimin'e baktı. Ağlamaktan şişmiş gözlerini kısarak açmış, Jungkook'un gözlerine bakıyordu.

Jungkook, elini kaldırıp sarı tutamları geriye tarayıp yanağını okşamıştı. Bir süre daha sessiz olan odayı aniden kraliçenin hıçkırıkları doldurmuştu. Başını Jungkook'un göğsüne yaslayıp hıçkırıklarının arasından zorlukla konuştu.

"Ö-özür dilerim.. özür dilerim koruyamadım!"

Ağlaması şiddetlenirken prens onu göğsüne iyice çekip sırtını okşadı, saçlarına öpücükler kondurdu. Omega'sını sakinleştirmesi gerekiyordu.

"Şsss bana bak! Senin bir suçun yok tamam mı? Ağlama ne olur.."

Prens gözyaşlarını akıtırken yalvarıyordu. Jimin'in kendisini suçlamasını istemiyordu. Kraliçe ise ağlaması biraz daha hafirlerken geri çekilip derin bir nefes aldı.

"Bir anda oldu.. nasıl bilmiyorum ama gözlerimi açtığımda o yoktu Jungkook! bizi, beni bırakıp gitmişti."

Prens ise sakinleştirmek için odaya feromonlarını salıyordu."Tamam güzelim ağlama, melek oldu bebeğimiz. Ağlayıp meleğimizi üzmeyelim daha fazla. Hıım?"

Kraliçe ise başını sallayıp onayladı onu. Gözyaşları bu defa sessizce yanaklarını ıslatırken Jungkook'a sıkıca sarıldı. Saçlarını okşayan el soluduğu toprak kokusuyla yorgunluğuna dayanamayıp uykuya daldı.

WİLD FLOWERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin