23 yıllık hayatımın en büyüleyici ve en ürkütücü, aynı zamanda da en gerçek dışı anı.
O kadar dumur oldum ki, doğru düzgün düşünebildiğim bile söylenemez.
Ama çok da şaşırdığım da söylenemez. Sebepsiz.
Belki de bana arkası dönük olan, az önce insana dönüşen dün sahiplendiğim, hatta adını bile koyduğum büyük siyah kurttan çok, hala korkudan bayılmadığıma daha çok şaşırıyor olabilirim.
Kelimelerim tükendi Tess. Biz tam olarak ne yaşıyoruz şu an?
Yaşadığımdan da emin olduğum söylenemez ama gördüğüm kadarıyla, Ay Işığı büyük ihtimalle insana dönüşürken parçaladığı yırtık kıyafetleriyle, sabrının sonuna gelmiş gibi insan formunda olmasına rağmen hırlayarak ne kadar kızgın olduğunu anlamamı sağladı.
Bana döndü ve gri gözler sonum oldu. Kocaman açtığımdan emin olduğum buz mavisi gözlerime bakarken gözlerinin içinden belli olan öfkesi dindi. Yerini ifadesizliğe bıraktı.
Bana bakınca biraz sakinleşmiş gibiydi. Ama bu çok anlık oldu çünkü bodruma doğru gelen adım sesleri ve kıvırcık saçlı çocuğun yine bağırmasıyla ben irkilirken Ay Işığının kaşları çatıldı.
Adı artık pek Ay Işığı gibi değil Tess. Bu yunan tanrılarına taş çıkaracak bedene hayvan ismi veremezsin...
Gerçek adını bilmiyordum o yüzden Ay Işığı şu an için tek seçeneğimdi.
"Hadi ama güzelim! Issız yerlere geldiğine göre cesur olduğunu sanmıştım..."
Ve bu kilit cümle oldu. Ay Işığı öyle bir hızla merdivenlere doğru atıldı ki bir an gözlerimden şüphe duydum. Kıvırcık saçlı çocuk hareket etmeye fırsat bulamadan yüzüne ışık hızında bir yumruk yedi.
Işık hızı derken abartmıyorsun Tess...
Derken bir daha ve bir daha...
Çocuk yüzüne ard arda yumruklar yerken yere çakılmış gibi hissediyordum. Çocuk dermansızlaşırken gözleri kapandı. Ama Ay Işığı sinirini çıkaramamış olsa gerek, bu sefer de yere yığılan çocuğa tekme atıyordu.
ÇOCUK ÖLMEK ÜZERE TESSA BİR ŞEY YAP!
Bu düşünce beni harekete geçiren kilit cümle oldu belki de. Hemen sindiğim merdiven boşluğundan çıktım ve kendini kaybetmiş Ay Işığının t-shirtünden açıkta kalan koluna dokundum. Hızla başını bana çevirdiğinde yutkunarak bir adım geri çekildim ve öfkeyle dolup taşan gri gözlere bakıp yüksek çıkarmaya çalıştığım ama kedi mırıltısından farklı olmayan sesimle konuşmaya çalıştım.
"Ölecek..." diye fısıldadığımda dudakları güler gibi bir hal almıştı.
Erkeksi sesiyle "Ölsün. N'olacak?" Dediğinde olduğum yerde donmuştum.
Ya bizi de öldürürse Tess?!
Merdivenlere arkam dönüktü. Ve onunla aramda 5 adımlık mesafe vardı. Eğer kaçmayı başarırsam her ne kadar hak etmese de baygın çocuğa yardım getirebilirdim. Ve kendimi muhtemel bir katilin insafına bırakmamış olurdum.
Bir ihtimal daha vardı. Çevik bedeniyle beni hemen yakalardı.
İkinci ihtimal olması en muhtemel ihtimaldi. Ama yine de kaçmak için de şansım vardı.
Yutkunarak yavaşça bir adım geri gittim. Fark etmemiş gibi görünüyordu. Bir adım daha geri gittiğimde cevap vermeyeceğimi -veremeyeceğimi- anlamış olsa gerek, gri gözleri buz mavisi gözlerimden ayrıldı ve yerde yatan çocuğa çevrildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez
FantasyEve girerken gözlerim açık kalmış pencereye kaydı. Perdeler rüzgârda uçuşuyordu. Yalnız hissettiğim zamanlar rüzgâr eserdi. ~~~