Buz Mavisi

32 14 0
                                    

Sıkıcı günler 1 hafta boyunca devam etti. 1 haftadır onu görmedim. Veya garip bir şey olmadı. Hatta bir ara hayal görmüş olabileceğimi bile düşündüm. Hatta 5 gün önce komadan çıkan kıvırcık saçlı çocuk olmasaydı belki hayal gördüğüme ikna bile olabilirdim.

Terry'nin zoruyla katılmak durumunda kaldığım tekila partisine gitmek için hazırlanırken birdenbire açıklanamaz şekilde izlendiğimi hissettim.

"Röntgenci ergen Matt'dir o Tess."

Karşı komşunun küçük ama o kadar da küçük olmayan ergen çocuğunu bir keresinde pencereden bana bakmaya çalışırken yakalamıştım. Neyse ki perdeler kapalıydı. Tanrım.

Her ne kadar ona bunun yanlış olduğuna dair nutuk atsam da-ki, bu ailesinin göreviydi. Bir an kendimi onun ebeveyni gibi de hissetmiştim.- ben lafımı bitirir bitirmez bana yine "Çok güzelsin..." demişti.

Umutsuz vaka olduğunu fark ettiğimde bundan sonra perdeler çekili yaşamak zorunda kalmıştım, o da benden umudu kesmişti büyük ihtimalle.

"Şükürler olsun ki öyle Tess ama başka kim bizi izler ki?"

Paranoyak gibi davranıyordum. Ay Işığının ihaneti yüzünden sanırım.

"Ay Işığı'nı unutuyorduk Tess?"

Ve 2 gün önce de bu kararı almıştım. Ama düşüncelerim bir şekilde o an'a dönüyordu. Kim beni suçlayabilirdi ki? Kim hayatında bir kurdun insana dönüştüğünü görmüş olabilirdi?! Bu konuda tek olduğuma emindim.

Bir yandan düşüncelerimle boğuşurken bir yandan da gözlerimle uyumlu buz mavisi mini bir elbise ve beyaz topuklu ayakkabılarımı giymiştim. Saçlarımı dağınık topuz yapmış , Annemin elmas gerdanlığını takmıştım.

Aynada bileğimdeki anka kuşu bilekliği görünce Terry'nin söyleyeceği yorumları duyar gibi oldum. "Hiç çıkartmıyorsun kolundan yeter artık Tess, elbiseye yazık olmuş..." derdi muhtemelen. Elbisemle uyumlu olmayan ama ruhumla oldukça uyumlu olduğunu bildiğim, Annem ve Babamın hediyesiydi o. Ama Terry'nin bunu bilmesi gerekmiyordu.

"Ucube"den sonra adım bu sefer de "Ajitasyoncu"ya çıkardı. Ve istediğim son şey yeni bir lakaptı.

Kapıyı 2 kez kilitleyip arabama bindim. Parti evime çok uzak değildi ama topuklular yüzünden şimdi bile yorulmuştum.

"Parti sahibini bile tanımadan partiye giden az kişi olduğunu tahmin ediyorum Tess."

Parti sahibiyle ilgilenmiyordum. Bu gece tek istediğim geçen haftayı ve adını anmak istemediğim o şeyi unutmaktı. Ayrıca çocuk okula yeni gelen ama bizim bölümden olmayan o meşhur yeni çocuktu.

Bizim bölümden olmamasına rağmen bizim bölümde bile konuşuluyordu. Çoğunlukla kulaklığımla derslikten dersliğe koştuğum için dedikoduları tam olarak bilmiyordum. Çocukla ilgili bildiğim tek şey "gözlerimizin renklerinin neredeyse aynı olduğu ama onun yakışıklı olması"ydı. Bunu da Terry sayesinde öğrenmiştim zaten.

Parti alanına gelince arabamı park edecek yer bulmakta zorlanmıştım. O yüzden biraz uzağa park etmek zorunda kaldım.

Biraz yürüme mesafesi vardı. O yüzden ayaklarımı hafif sıkan ayakkabıları elime alıp işlek caddede yalın ayak hızlı adımlarla ilerledim. Karşıdan karşıya geçmem gerekiyordu. Yeşilin yanmasıyla kendimi yola attım.

"Şükürler olsun ki bu sefer kimse seni ezmiyor galiba Tess."

Ezmemişti. Ama bir an yine okyanus kokusu almıştım. Duraksarken arabaların korna çaldığını fark ettim ve koşarcasına karşı kaldırıma geçtim.

Barların olduğu sokak olduğu için gece olmasına rağmen işlekti. Ve çok insan vardı. Etrafıma bakarken içimden "Sadece deja vu. O kadar" diye tekrar ediyordum. Okyanus kokulu kurtarıcımla burada karşılaşacak kadar şansa inanmıyordum.

Partinin olduğu bara gelince Terry'i aradım. Benim davetiyem yoktu ve izbandut gibi adamlar davetiyem olmadığı için beni içeri almıyordu.

5 dakika boyunca Terry'i aradım ama açmadı. [ :") ]

Umudu kesip eve geri dönecekken içeriden çıkan benimkinin bir ton koyusu olan buz mavisi gözlü sarı saçlı çocukla göz göze geldik.

Daha önce onu gördüğümü hatırlamıyordum onun bakışlarından anladığım kadarıyla o da beni tanımıyordu. Telefonundan gelen sesle irkildi. Beni görmeden önce biriyle konuşuyor olmalıydı.

Müziğin sesinden onu duyamamıştım ama telefondakine bir şeyler söyleyip telefonu kapattı ve bana doğru gelmeye başladı.

"Kaçmak için doğru zaman Tess!"

Bana doğru gelmiyordu muhtemelen. Onu tanımıyordum bile. O yüzden çantamdan kulaklığımı çıkardım ve Alone-Justin Bieber'i açıp hızlı adımlarla geldiğim yolu geri döndüm.

Terry'nin ipiyle kuyuya inmemeliydim.

Yalnızlığımı yüzüme vuruyordu resmen. O şu an arkadaşlarıyla tekila içerken ben yine dışarıda kalmıştım.

İlk sefer değildi ama son olmayacak olması koyuyordu.

Annemle babam olsaydı benim arkadaşım olurlardı.

Ağlamamalıyım. En azından toplum içinde bir kez daha rezil olmaya gerek yok.

Yine karşıdan karşıya geçerken kalabalıktı. O yüzden hızlı davranmak zorunda kalmıştım.

Bu sefer okyanus kokusu alamadım.

Muhtemelen önceki de hayaldi.

✈🌊

Evin anahtarını çantamda ararken gözlerimden gelen yaşları durdurmak gibi bir çabam yoktu. Evim her zamankinden daha büyük ve ıssız gelmişti.

"Ben varım Tess, yalnız hissetme..."

John vardı.

Gözüme açık pencereden esen rüzgârla esen perdeye takıldığında, bir kez daha yalnız olmadığımı hissettim.

Yalnız hissettiğim anlarda hep rüzgâr eserdi.

🌊✈

Bu bölüm olaylar az ama karakteri biraz daha tanıdığımızı düşünüyorum.

Terry tam bir şerefsiz, bunda hemfikiriz bence...

Partideki o çocuk sizce kim?

-Şu an okuyan kimse yok ama "bir gün" diyorum ve kitabı yayımlıyorum.

Umarım bir gün biri Tessa'nın yalnızlığına benim gibi ortak olur.

Duygusalız.. 🤧

#AlwaysAndForever.

(...)









Melez Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin