Luxa

37 12 0
                                    

Kahveyi olabildiğince hızlı yapmaya çalıştım.

Bütün bunların arasında bir de kahve yapıyordum. Her an kavga edecek gibi görünen iki koca adama.

Bardaklara kahveyi koyduktan sonra yanına en sevdiğim çikolatalardan koymuştum. Bitter çikolata.

Acıydı ama tatlı konuşurduk, sonuçta çikolataydı, değil mi?

Saçma düşüncelerimi düzene sokmaya çalışarak elimde tepsiyle salona girdim.

Ay Işığı her zamanki yerine oturmuş, telefonuyla uğraşıyordu, Dylan ise kitaplığımdaki raflarda bulunan annem ve babamla olan fotoğraflarımı inceliyordu.

İkisi de salona girdiğim gibi bana bakmışlardı. Gözlerimi ikisinden de kaçırarak masaya kahveleri koydum.

Yerime oturacağım sırada Dylan sırıtarak konuştu.

"Çocukken de çok güzelmişsin güzelim. Ama annen büyücü, baban kurtken sen nasıl sadece büyücü olabilirsin ki?" Sarı kaşını yukarı kaldırmış tepkimi ölçercesine bana bakıyordu.

"Bu aptal sarı ne diyor Tess? Annen büy- yok yok. Baban da kur- mu dedi?!"

Öyle dedi galiba John.

Annem büyücü.

Babam kurtmuş.

Ben nasıl bilmiyorum ki bunu? Bana hiçbir şey göstermediler.

"Bunu nereden çıkardın?" Ters ters baktım ona. Annem ve babam öyle bir şey olsaydı bana söylerlerdi.

Söylerlerdi, değil mi?

"Annen ve babanın tanışma hikayesini bilmiyor olamazsın?" Kaşlarını havaya kaldırarak bana baktı. O sırada Ay Işığı yerinde huzursuzca kıpırdandı.

"Bunları anlatmak sana mı kaldı kanı bozuk?" Grileri kızgın bakıyordu. Ama Dylan pek umursamamıştı.

"Sen anlatmadığına göre demek ki bana kalmış." Deyip sırıttı.  "Etrafında ona anlatacak kimse yok bizden başka, yanılıyor muyum?" Soru banaydı. Ama bana bakmıyordu. "Ve hatta, senin emir verdiğin köpeklerin de burada değil, onlar da anlatamaz, değil mi?"

Ay Işığı ürkütücü derecede bir sakinlikle yerinden kalktı.

Umarım evim yıkılmaz.

"Dikkat et o 'köpek' dediğin kurtlar seni parçalamasın." Dişlerini göstererek sırıttı.

"Benim için endişeleniyor musun gerçekten? Ah birazdan ağlayabilirim. Benim için endişelenme. Öyle bir hortum yaratırım ki parçalarını kimse bulamaz o köpeklerin." Dylan da sırıtmaya başlamıştı.

Tam Joseph de bir şey diyecekti ki araya girdim. Bu konuşma sabaha kadar uzardı.

"Kahveler soğuyor..."

Cümlemle bir sessizlik oldu.

"Araya girme şekline hayran olduğumu söylemiş miydim Tess? Söylemediysem de artık biliyorsun."

İkisi de yavaşça kanepelere geçti.

Melezlerin neden öldürüldüğünü öğrenme zamanım gelmişti bence.

Sabırsızlıkla Dylan'a baktım. O Ay Işığına göre daha fazla şey anlatıyordu bana. Joseph'le ilgili ilk izlenimlerimden biri fazla konuşmamasıydı zaten.

"Eee... Hanginiz anlatıyor bakalım?"

"Anlat büyücü. Yanlış yerlerde araya girerim." Düşündüğüm gibi, Ay Işığı pas geçmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 05, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Melez Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin