0.7

4.4K 577 300
                                    

Olduğum yerde ileri geri yürürken en sonunda yürümeye ara verip ellerimi bir kez daha yıkadım. Changbin Hyung birazdan gelecekti ve onu hazır bir şekilde bekliyordum. İki ders yapmamıza rağmen çok yol almıştık, işin garip yanı yemek yapmayı hâlâ sevmiyor oluşumdu. Sevmeye çalışıyordum ama bir türlü olmuyordu, belki de Minho sevdiği için sevemiyordum. Onun sevdiği şeyler beni rahatsız etmekten öteye gitmiyordu.

Sonunda kapı açılma sesi duyduğumda oynadığım önlüğümü bırakıp kapıya döndüm, beklediğim şeyse kesinlikle Minho değildi.

Kaşlarım çatılırken o da bana şaşkınca bakıyordu. Duştan yeni çıkmış gibi nemli saçları ve geçen yıldan beri değiştirmediği şampuanının kokusu burnuma dolduğunda derin bir nefes alarak bakışlarımı kaçırmamak için kendimi tuttum.

"Ne işin var burada? Bugün ders yok."

Sorduğu soruyla kaşlarım havalandı. "Changbin' le özel dersimiz var. Senin ne işin var asıl?"

Kaşları çatılsa da bir şey demedi ve tuttuğu kapı kulbunu bırakarak içeri adımladı. Arkamdaki tezgaha yaslandığımda uzun zaman sonra onunla yalnız olmanın gerginliğini yaşıyordum. Bana cevap vermeyerek yanımdan geçip en arkadaki tezgahlara ilerlediğinde omzumun üstünden ona baktım.

"Ne yapıyorsun dedim? Burada da mı rahat bırakmayacaksın?"

Çekmecelerden birine eğilmiş karıştırırken kısılmış gözleri bana döndü. Gözlerini devirerek "Telefonumu dün burada bir yerde unutmuşum, onu arıyorum. Dersiniz olduğunu bilseydim bu saatte gelmezdim." diye söylendi.

Sinirle solurken onu umursamamaya çalışarak önüme döndüm, tam o anda Changbin Hyung da gelmişti. Hyung hitabını sadece Minho' yla konuşurken kaldırıyordum, aşağılıkçaydı belki ve beni umursamadığı, hatta sevmediği için boş bir çabaydı ama kıskanmasını istiyordum. Acı çeksin istiyordum, benim çektiğim gibi. Onunsa umrunda bile değildim büyük olasılıkla ve kendi kendime çırpınıyordum bir salak gibi.

"Jisungie gelmişsin çoktan. Kusura bakma geç kaldım."

Changbin Hyung her zamanki gülen yüzüyle içeri girip beni selamladığında arkadan gelen sert çekmece kapanma sesiyle irkilerek oraya döndüm. Changbin'in de bakışları oraya kaymıştı.

"Minho? Sen neden buradasın, bir problem mi var?"

İlgili bakışları Minho' ya döndüğünde, Minho kapattığı çekmecenin üzerine hafifçe eğilmiş bize bakıyordu. Loş ışıktan kaynaklı yüzünün sadece yarısı aydınlanmıştı ve bakışları olabildiğince donuk, hatta dümdüzdü.

"Hyung telefonumu unutmuşum da onu arıyorum. Bölmek istemem, siz başlayın dersinize."

Changbin anlayışlı ses tonuyla konuştu. "Aslında görevliyle konuşup sordurabilirim, buradaysa temizlik görevlileri bulmuş ve almış olmalı."

Söyledikleri olabildiğince mantıklıydı, bir yandan da benim yanıma ilerlemiş ve üzerine duvardaki askılıktan aldığı önlüğü takıyordu. Arka tarafa düğüm atarken zorlandığını fark edince hızla yanına ilerledim.

"Ben yapayım."

Hyung diyemediğim için beni yanlış anlamasından korksam da kursa geldiğim ilk günden beri bana abimmiş gibi davranıyordu. Öyle bir düşüncesi bile olmadığı ortadaydı.

"Teşekkürler Jisungie."

O bana teşekkür ederken ben de çaktırmadan Minho' ya bakmaya çalıştım omzumun üzerinden. Aramızdaki tezgahlara ve loş ışığa rağmen gözlerinden anlık geçen öfkeyi görebilmiş gibi hissettiğimde yutkundum ve olabilecek en hızlı şekilde ipi bağlayıp geri çekildim. Tanrım, adam beni aldatmıştı ama ben onun önünde biriyle yakınlaşmaya bile çekiniyordum.

getting back together | minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin