Perdenin arkasından yolu izlerken kendimi sorguluyordum. Sözde bu bir aşamaydı Minho'ya güvenmem için ve sevgili değildik ancak çoğu şey sevgiliymişiz gibiydi. İşin can sıkan tarafıysa onunla sevgili olmak için içten içe can attığımın farkındaydım.
Mantığımsa direniyordu, hâlâ tam olarak güvendiğimi söyleyemezdim. Zaten konuşmaya başlayalı çok olmamıştı ancak içimde bir taraf yarı yolda bırakılacakmış gibi hissediyordu geçmiş yüzünden. Ama bana olan ilgisi ve sevgisi o kadar hoşuma gidiyordu ki gerçek olamayacakmış gibiydi. Her şeyiyle fazlaydı bu dünyadan olmak için. Ona çok yüz vermemek istiyordum ama elimden bir şey gelmiyordu, karşı koyamıyordum. Şimdi cama tünemiş gelsin diye onu beklerken de bunu daha iyi idrak ediyordum.
Bir buçuk haftadır her sabah beni okula bırakmış, her çıkışımda da evime getirmişti ve ayrılırken ufacık sarılmıştım ona hepsinde. Bunun haricinde öğle aralarımızda benimle oturmak istediğini söylese de ben istememiştim, naz yapıyordum kendimce.
Kendi kendime düşündüğüm sırada Minho'nun motoruyla beraber sokağın başında gözükmesiyle gözlerim açılırken kocaman gülümsememe engel olamadım. Aşık olmak dünyanın en zor şeyiydi, onu görünce bile gülümsüyordunuz.
Koştur koştur kapıya giderken koridordaki aynadan son kez kendimi kontrol ettim, üzerimdeki mavi beyaz kareli pijama takımını uğraşılmış görünmemek için değiştirmemiştim. Saçlarımsa biraz dağınık olsa da fena durmuyordu, bugün yüzüme de bir renk gelmişti. Oldukça iyi görünüyordum.
Zil çaldığında aynada kendimi fazla incelediğimi fark ederek hızla kapıya ilerleyip araladım. Kapıyı açtığım gibi karşımda deri ceketi ve siyah kotuyla gördüğüm Minho, beni gördüğü gibi kocaman gülümsedi. Sarılmak için uzanan elleriyse kaşlarımı havaya kaldırmamla tereddüte düştü ve geri aşağı indi.
"Sen istemeden temas yoktu, doğru..." diye mırıldandığında başımı sallayarak onu onayladım. Ardından kapıyı iyice aralarken içeriyi işaret ettim.
"Geçsene."
Minho başını sallayarak beni onaylarken yüzündeki kırılmış ifadeyi görmek canımı istemsizce sıkmıştı, ona kıyamıyordum sanırım.
İçeri ilerlediği gibi kapıyı kapatıp arkasından ona sarıldığımda da kıyamamamdan kaynaklıydı bu.
Minho hiç beklemiyor olacak ki öylece durdu birkaç saniye. Ardından elleri tereddüte düşmüş bir şekilde beline sardığım ellerimin bileklerini tutarken şaşkın sesiyle mırıldandı. "Temas yok kuralı ne oldu?"
"İsteyen ben olduğum sürece tüm kurallar esnetilebilir."
Kısık sesimle mırıldandığımda hafifçe güldüğünü sarsılan sırtından anladım, ardından beni onaylar bir mırıltı çıkarttı.
"Kuralları koyan sen olduğuna göre esnetmek de senin elinde sanırım."
"Aynen öyle."
Başımı sırtına yaslamamla elleri bileğimin üzerinden okşayarak kaydı ve belindeki ellerimi buldu. Elleri ellerimi okşarken derin bir iç çekerek yanağımı sırtına iyice yasladım, ona sarılmak bile başımı döndürüyordu.
"Nasıl geçti günün?"
Pozisyonumuzu hiç bozmadan sorduğum soruyla heyecanımdan olsa gerek göğsüm daha hızlı inip kalktı, Minho'nun sırtı göğsüme yaslı olduğu için heyecanımı hissedebilirdi büyük olasılıkla.
"Odaklanamıyorum ki soruna böyle..." Kendi kendine fısıldarcasına söylediği cümleyi güçlükle de olsa duymak istemsizce sırıtmama sebep oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
getting back together | minsung ✓
NouvellesOlaylı bir şekilde ayrılan Jisung ve Minho'nun yolu bir yıl sonra gittikleri yemek kursunda tekrar kesişir. ✓texting+düzyazı ✓bölümler kısa kısa, çerezlik ✓yan shipler çok yok