1.6

5.2K 629 912
                                    

Aynada kendimi son kez kontrol ettim, az öncenin aksine çok daha iyiydim ama işin kötü yanı saçlarımı kurutmaya vakit bulamamıştım.

Saçlarım hacimsiz göründüğü için duşa girmiştim Minho on dakikaya geleceğini söylediği saniye. Tamam, eski sevgilimdi ama zaten eski sevgilim olduğu için beni hep güzel görmesi gerekiyordu. Ne kaçırdığını daha iyi görmesi içindi bu, kursa da hep özenli bir şekilde gidiyordum. Hepsi onu daha çok pişman etmek içindi.

Üzerime geçirdiğim siyah atlet ve onunla aynı renk şort oldukça sade olsa da güzel göstermişti fiziğimi. Saçlarımı kurutamadığım için üzgünce aynaya bakarken çalan kapıyla irkildim. Hızla kapıya doğru ilerlediğimde gelen kişiyi bilmeme rağmen sormuştum.

"Kim o?"

"Lee Minho, başka kim olabilir?"

Karşı taraftan tanıdık sesini duymamla kapıyı araladım, karşımda gördüğüm şey deri ceketiyle karşımda dikilen Minho'ydu. Deri ceket önemli bir detaydı çünkü çok yakışmıştı.

"Hoşgeldin." diye mırıldandım ne diyeceğimi bilemediğimde. Tek elinde büyük bir poşet vardı, arkasında kaldırımın hemen yanına park ettiği motorunu görebiliyordum. Dakgalbi için değer miydi diye düşünmeye başlamıştım şu an. Bu gerilimi yaşamama değerdi sanırsam.

"Hoşbulduk." İçeri buyur etmeli miydim? İşi olduğunu söylemişti.

İçeri davet edip etmeme konusunda içimde bir muhakeme yaptığım sırada eli sağ bileğime uzandığında şaşkınlıkla donakaldım. Uzun, ince parmakları bileğimin etrafını sararak elimi yakınına çektiğinde nefesimi tutmuştum. Gözleriyle tüm elimi inceledi, oysa elimde bandaj vardı.

"Elin nasıl oldu? Pek bir şey anlaşılmıyor böyle."

Kendime gelmek ister gibi hafifçe boğazımı temizlerken elimi hızla kurtardım tutuşundan ve bakışlarımı kaçırırken söylendim. "Aynı, bir günde ne kadar iyileşebilir ki?"

Anlamış gibi kafasını olumlu anlamda sallamasıyla derin bir nefes aldım. Yemeği verip gitmesi gerekmiyor muydu? İçeri davet etmemi mi bekliyordu, gerçekten anlayamıyordum onu.

"Dünkü kahve teklifin geçerli mi hâlâ?"

Uzayan sessizliği böldüğünde yutkunarak kapının kirişine doğru yaslandım. Nezaketen eve davet etmeliydim, bunun bilincindeydim ama eski sevgilimdi sonuçta. Parıldayan gözlerle hâlâ benden bir cevap beklediğini fark ettiğimde iç çekerek geriye doğru çekildim ve ona elimle geçmesi için işaret verdim. Anında yüzünde kocaman bir gülümseme oluşup içeri adımlamaya başlamıştı. Arkasından kapıyı kapatırken yüzündeki mutluluğun beni bozguna uğrattığını kabullenmeye çalışıyordum. Altı üstü kahve içmek için onu eve almıştım ama buna bile gözleri parıldamıştı adeta.

"Senin işin yok muydu? Geçerken bırakacağını söylemiştin." Söylenerek arkasından ilerlediğim sırada mutfağın kapısının önünden geçeceği sırada sol elimle ceketine uzanarak tuttum. "Mutfakta içeriz."

Anlamış gibi başını sallamasıyla onu geçerek mutfağa girdim, peşimden geldiğinde çok da büyük olmayan mutfağımdaki yemek masasına otururken beni cevaplıyordu.

"Erken çıkmışım zaten, acelem yok yani."

Kahve için kettle'a koyduğum suyun kaynaması gerekiyordu, ona doğru dönerek kalçamı tezgaha yasladım. Karşımdaki sandalyede oturmuş, tek koluna başını yaslamıştı ve beni dikkatle izliyordu. Getirdiği poşeti masanın üzerine bıraktığını fark etmiştim.

Boğazımı hafifçe temizler gibi yaparken amacım tamamen kendi gerginliğimi dağıtmaktı. "Bu saatte nereye gideceksin ki? Her yer kapalıdır şimdi."

getting back together | minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin