✦✦✦
Kapı çaldığında, sıramda ellerimi cebime sokmuş yayılarak etrafa bakıyordum. Sonunda dersten başka bir şey ilgim alanına girdiğinden merakla bakışlarımı kapıya çevirdim. Öğretmenin komutuyla kapıyı açıp giren kişiyi herkes bekliyordum ama Sunoo, asla.
Etrafa her zaman saçtığı o büyük gülümsemesinin aksine, şişmiş gözleri ve bıkkın bakışlarıyla sınıfa girdi. Öğretmen onu büyük bir gülümseme ile karşıladı. Öğretmenin yanına adımlarken büyük bir merakla onu süzdüm çünkü yemin ederim kimse onu beklemiyordu.
Okul üniformasının içine giydiği renkli süveteri yoktu üstünde. Veya renkli konversleri. İlk günkü gibi değildi saçları. Canlı sarı saçları akmış, yerine donuk bir sarı bırakmıştı. Bakımsız gözükmüyordu, sadece salmıştı. Şekerli parfümünün üstünde durduğuna yemin edebilirdim.
İçeriye girdiği an başlamıştı fısıltılar. Hepsi de aynıydı. Bir haftadır okula gelmiyordu çünkü. Sınıf hocamız Bayan Lee, sonunda sıkıcı ingilizce yerine dilimizi konuşmuş ve büyük bir gülümsemeyle bir elini Sunoo'nun sırtına koymuştu.
"Arkadaşınız Kim Sunoo, öğretim hayatına bundan böyle bizim sınıfımızda devam edecek. Birbirinizi tanıyorsunuzdur ama yine de kendini tanıt Sunoo."
Yazık. Nakli bizim sınıfa düşmüştü demek. Sıkıntıda olduğuna emindim şuan onun. Kaçayım derken kurtların önünde düştün. Jay'ın arkamdan sesli sırtışına kulak verdim. "İyi tanırım." diye mırıldandı. Tanırdık, Sunoo'yu.
"Merhaba. Kim Sunoo, ben." İsteksizdi. Başka bir şey söylemedi bundan. Gözleri ışıldamıyor, sesi cıvıldamıyordu. Daha da yayıldım yerimde. Bacaklarımı açıp başımı arkaya verdim. Cidden artık bizim sınıfta mıydı?
"Sunghoon'un yanına geçebilirsin. Ekstra yer değişikliğine gidilmeyecek, yine aynı düzen devam ediyoruz."
Ne? Benim yanım mı?
Bayan Lee'nin kararlı sesi beynimde bir kaç kere dönünce arkamdaki Jay'den bu sefer bir küfür işittim. Sunoo'nun gözlerine baktım ne hissettiğini öğrenmek için. O gün boyunca ilk defa gözlerimiz kesişti onunla. Ve sondu.
Korku gördüm sadece. Ama hemen gizledi kendini. İtiraz etmedi. Sakince olduğumuz tarafa yani duvar kenarı en arka sıraya yürüdü ve yürüken çantasını çıkardı. Ne bana baktı, ne de başka yere. Gözleri sadece yerdeydi. Yanıma ulaştığında ayağa kalktım oturması için.
Duvar kenarına o oturacaktı. Boyum yeterince uzundu ve sığmıyordum sıraya. Pekte düzgün oturduğum söylenmez. Yaylana yaylana otururdum. O yüzden kenara geçerdim hep. Sorgulamadı ve hemen çantasını köşeye bırakıp sıraya oturdu.
Bayan Lee'nin İngilizcesi kulağıma dolarken daha ağzımı bile açmadan aramıza büyük bir mesefa koyup kenara ilişti. Kafasını sıraya koyup yattı. Tüm gün boyunca başını kaldırmadı.
Teneffüste kimse çıkmadı dışarıya herkes oturup bizden bir haraket bekledi. Ama bizden beklenmeyecek şekilde sessizdik. Bir harakette bulunmadık. Niye yapmadık bilmiyorum ama, tüm gün Sunoo'nun orada uyumasına izin verdik.
Okul bitti ve o hala kaldırmıyordu başını. Bir şey yapmam gerekiyormuş gibi hissettim ama Heeseung izin vermedi. "İlerle, Hoon. Eve gidiyoruz."
Çantalarımızı alıp sınıftan çıktık. Sunoo ise orada kaldı. Kendi düşünceleriyle. Uyumadığına emindim. Ona üzülüyor muydum bilmiyordum. Bilmediğimiz çok şey vardı. Olaylar hakkında hiç bir şey bilmiyorduk.
Ve bilmeden konuşmak çok kolaydı.
Jungwon ve Sunoo arasında ne olduysa, oldu. Gerisi önemsizdi.
✦✦✦
Park Sunghoon, Lee Heeseung ve Park Jay,
çocukluklarından beri arkadaş olan üçlü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cinnamon boy, enhypen
FanfictionHaklısın, cesaretin olmadan ne yapacaksın ki? Hayatımda tanıdığım en korkak adamsın. Sunsun Jaywon Yunki Heesun