twenty-one

598 45 73
                                    

Sunoo'dan;

✦✦✦

Ellerim öylece boşlukta cama odaklanırken belime dolanan kollar ile nefesimi tuttum. Bir süredir haraketsizce dışarıyı izlediğimden farkında değildim. Çantama bir kaç kıyafet koyarken öylece donakalmıştım.

"Bir şeyin var."

Nefesimi dışarı verirken, belimdeki kolları ile beni kendine çevirdi Heeseung. Eğik başımı kaldırırken, dudaklarımı büzdüm. Gözlerinin içine bakıyordum. "Neyin var? Söyle bana."

"Bir şeyim yok. Sadece..." Nefeslendim biraz. Ellerim kazağını kavradı ve kendimi onun göğsüne sakladım. Yüzümü yasladığım göğsünde kalp atışlarını hissederken rahatladım.

"Sadece, boşu boşuna kendimi üzgün hissediyorum. Ortada bir sebep yok, kendi kendime yaptığım bir şey."

"Başka bir şey yok değil mi?" Elleriyle çenemi kavrarken emin olmak adına gözlerimin içine baktı. "Yok." dedim.

Kazağına tutunan ellerimi boynuna çıkıp ona sarıldım. Direkt beni kolları arasına aldı. Nefesim ağırlaştı. Alamadım gibi.

"İyiye benzemiyorsun."

"Sadece, sadece. Of."

Kafamı omzundan kaldırdı. Gözlerimi açmadan bir süre öyle bekledim. Alınlarımız birleşince, nefesi yüzüme işlendi. Yaşadığımı hissettim.

"Çok fazla 'sadece' kullanıyorsun, bebeğim. Daha fazlası var biliyorum. Söyle bana."

Elleri yanaklarıma çıktı ve kavradı. Küçük bir öpücük verdi bana. İçim ısındı.

"Dediğim gibi Heeseung, sadece melankoli. Bir şeylere fazla anlam katıp, romantize ediyorum. Duygu fazlalığından yaşadığım çöküşler işte. Bazen, bazı insanların bu kadar fazla duygu yüklenmemesi gerekir. Öyle yani."

Gözlerimi açınca, koca gözleriyle kesiştim. Gözlerini sonuna kadar açmış, dolu dolu bana bakıyordu.

"Bu biraz fazla derindi."

"Üzgünüm, aptal konuşmalarım."

"Hayır, hayır. Asla öyle düşünme. Aşmalıyız beraber bunu." Elleriyle yanaklarımı sıkıştırdı ve burunlarımızı birbrine sürttü.

"Kahve yapayım ve beraber uzunca konuşalım olur mu?"

"Hayır!"

Ani çıkışım yüzünden şaşırarak geri çekildi.

"Yarın maç var."

"Ah, evet. Maç..."

"Şimdi beraber eve gidiyoruz," dedim elini tutup onu dışarı çıkarırken. "Beraber güzel bir uyku çekip sabaha depolanıyoruz ve sende yarın o maçı kazanıyorsun. Duydun mu, beni?"

Bir süredir ciddileşen ortam, sayemde düzelirken daha da rahttım. Kıkırdadı. "Hipnoz mu ediliyorum?"

"Evet, Cadı Sunoo tarafından."

"Büyücü fantezisi mi yapacağız?"

"Pislik. Sus."

"Ne ya? Ateşli öpücükle daha çabuk büyülenebilirdim."

"Heeseung!"

"Islak bir dil ve-"

Sonunda karnına dirseğimi geçirince sesi kesildi. Kapıya kadar saçma sorularıyla onu sürüklemiş ve üstüme ceket bile almadan, evden çıkmıştım. İtişip kakışmalarla binadan ayrıldığımızda, gecenin üçünde bize lanetler okuyan komşularımı iliklerime kadar hissedebiliyordum. Sonunda onun dev arabasına geldiğimizde, resmen tırmanarak arabaya bindim ve kapıyı kapattım.

cinnamon boy, enhypen Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin