three

604 75 74
                                    

Geçmişten bir kesit;
Jungwon ile Sunoo'nun arası bozulmadan iki hafta önce.

✦✦✦

Yine öğle arası, yine üçümüzün serserice konuşması.

"Ya bana bir milyon dolar verseler ben götümü vermem."

"İkiye verirsin ama sende o tip var."

"Ya siktir git, Jay." Sinirli sinirli gözlerini devirdi Heeseung. Bu hallerine gülüp ellerimi cebime koydum ve bacaklarımı yaydım.

"Ne gülüyorsun. Sanki sen beş kuruşa vermezsin götünü."

"Hepimizin leş gibi parası var dönen sohbete bak." Jay onaylamayan bakışlarını bize yönlendirince bir an kendimizi sorguladık.

"Aşkım!" Jungwon'nun ince sesini uzata uzata söylediği itici kelimeyi duyduğumuzda Jay'in yanağına kocaman bir öpücük bırakıyordu. Daha Jay ona dönemeden hemen Jay'in yanındaki sandalyeye oturmuş ona sırnaşmıştı. Jungwon'nun bu hallerine alışan Jay, yanağındaki öpücük iziyle bir elini Jungwon'nun beline sarmış ve boynuna öpücükler bırakıyordu.

"Geldi vıcık vıcıklar."

"Seninde olsaydı kuru Heeseung. Kimse sevgimi hak etmiyor bahanesiyle çükün kurudu." Dilini çıkararak Heeseung'a gıcıklık yapan Jungwon'nun yanındaki bedeni yeni fark ettim.

Jungwon'nun kırmızı saçlarını da yeni fark ettim.

"Güzelim saçların-" dedi Jay ama sözü yarıda kesildi. Jungwon yine yerinde duramadan Jay'den uzaklaştı ve hızlıca Sunoo'nun elinden tutarak yanındaki sandalyeyi çekti. Sunoo'yu oraya oturttu ve bir saniye önce Jay'e gösterdiği sarmaş dolaş halini Sunoo'ya göstermişti. Sunoo'nun omzuna kollarını atmış yanaklarını birleştirmişti.

"Saçlarımızı boyadık birbirimiz için. Nasıl olmuş?"

Heyecanla konuşan Jungwon'a karşı kaşlarımı kaldırdım ve kısaca süzdüm onu. Yine her zamanki gibi renkli tişörtleriyle üşümeyi umursamıyor ve kırmızı saçıyla parlıyordu.

Sunoo. Daha yeni tanışmamıza rağmen gözlerimi alamıyordum ondan.

Daha geldiği ilk gün gözüme çarptı. Tuvaletten ağlayarak çıkıyordu okula geldiği ilk gün. Ellerimi yıkarken onun ağlayan yüzünü gördüğümde ne kadar güzel diye düşünmüştüm. Dünyada yaşamak için fazla güzel.

Jungwon'la arkadaş olduğunda daha sık görebildim onu. Çok narindi. Fazlasıyla. Öğle aralarında, yemek yerken dudaklarına bulaşan yemek parçalarını hep silmeyi hayal ettim. Otururken kıvırdığı ince belini sarmak istedim.

Çekingen bakışları her benimle buluştuğunda, dudakları hafifçe kıvrılıyor, yanakları kızarırken gözlerini kaçırıyordu. Gözlerimi hiç bir zaman onun üstünden alamadım. Dudaklarımdaki o ahmak sırıtışla günlerce onu izledim. Bazen o da cesaretini topluyordu ve durmadan bana bakıyordu. Sunoo, ayrı bir seviyeydi. Alabileceğiniz emin olduğunuz ama asla ulaşamayacağınız birisiydi. Çok güzeldi.

Şimdi sırf arkadaşlıklarının gösterisi olduğu için boyattığı sarı saçlarıyla karşımda oturuyordu. Ortamı tanımadığı ve az çok 'zorba' lakabıyla duyduğu bize karşı çekingen siması yüzündeydi yine. Yine kıvırarak oturmuş, renkli süveterini giymişti okul gömleğinin üstüne.

cinnamon boy, enhypen Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin