2

150 17 224
                                    

Arka arkaya bölümlerle ben geldim.

Bu bölüm nasıl olur nasıl hissedersiniz bilemem.

Fok balığı sunar...

Bol bol oy ve yorum bekliyoruumm

Ben Jungkook. 17 yaşından beri tek adama aşık olan Jungkook. Hayatının her saniyesini mutlu, huzurlu geçireceğini düşünen bir aptal. Hayati değeri yüksek olan bir damarım kesilmiş gibi hissediyordum.

Vücudumun bütün kanını alsalar bile şu an hissettiklerim yanında hafif kalırdı. Ruhum çekilmiş, zincirlere bağlanmış gibi hissediyordum. Sanki biri işkence yapıyordu bana. Nefes almamam için soluk borumu tıkaşmışlardı.

Kalbimin suyunu çekmişlerde orada kalan canlılar, can çekişiyormuş gibiydi acım. Ben can çekişiyordum. Şu an her hücrem acı çekiyordu.

Beni bıçaklasalar kılım kıpırdamazdı. Soğuk depoya atsalar üşümezdim. Çünkü sıcaklığımı ben kaybetmiştim. Kalbim bir daha erimemek üzere üşümüş, buz kaplamıştı.

Oturduğum sandalye bile benden daha hisliydi şu an. En azından biri vursa kırılır ya da devrilirdi. Ben onu da yapamazdım. Ben şu an çok üşüyordum. Ellerim buz gibiydi. Dudaklarım kırmızılığını kaybetmişti. Gözlerim kan çanağı gibiydi.

Serçe gözyaşı dökmüştü.

Şu anda başımda tüm herkes dikilmiş ayrı ayrı yerlerde ağlıyorlardı. Gözlerimi açtığımda kendimi hastane odasına bulmuştum. O sıra kriz geçirdiğim için ne yaptığımı hatırlamıyordum. Ama ağzımdan çıkmış olmalı ki şu an etraf polis kaynıyordu. Annem ve Bayan Kim koltukta ellerinde peçete ile ağlıyorlardı. Bayan Kim ve bana sakinleştirici yapmışlardı. Hastaneden çıktığım gibi soluğu karakolda almıştım. Benden önce herkes oradaydı zaten. Yanımda bir 2 tane arkadaşım vardı. Onlarda aralarında konuşurken duymuştum.

Deli gibi Taehyung'u ve arabasını arıyorlardı. Telefonunun konumundan sinyal arıyorlardı. En son benimle konuştuğu için benim ifademi almak istemişlerdi. Fakat doktorum buna izin vermemişti. Dediğine göre hala bir çeşit şok geçiriyordum çünkü.

Ellerim dizlerim arasında kambur bir vaziyette duruyordum sadece. Bakışlarım duvarda bir noktaya takılı kalmıştı. Etraftaki sözleri duyuyordum fakat anlam veremiyordum.

"Amirim sinyal alındı. Bir dağlık bölgesindeki uçurumda."

İşte bu ses beni şoktan çıkartmıştı. Hemen yerimden kalkıp herkesten önce arabaya binmiştim. Arkadaşlarımda arabaya doluşmuş polis aracını takip ediyorduk.

20 dakikalık bir yoldan sonra bir uçurumun aşağısına gelmiştik. Araba daha tam durmadan kapıyı açmış ve kendimi dışarı atmıştım. Tüm kayalıklarda duyulup yankı yapacak derece bağırmıştım.

"TAEHYUNG!"

Boğazımın acıması dert ettiğim en son şey bile değildi. Eğer o bulunacaksa boğazım patlayadabilir. Etrafta gezerken hala 'Taehyung' diye bağırıyordum.

Geldiğim deniz ile kara birleşiminde bir eşya görmüştüm. Eğilip baktığımda Bu Taehyung'un giydiği kabandı. Kabanı ellerim arasına alıp yere çökmüştüm. Benim çöktüğümü gören polis memurları başıma toplanmıştı. Boğazıma bir yumru çökmüştü. Kabandan elime gelen ıslaklığa bakmıştım. Elimi kaldırıp görüş alanıma getirdiğimde, kan görmüştüm.

Taehyung'umun kanı.

Kabanı burnuma çekip derin bir nefes aldığımda kalbimi yeşerten kokusu dolmuştu. Gözyaşlarım akıp kabana damlıyordu. Gözlerim denize sabitlenmişti. Kollarımdan tutup beni kaldırmak isteyenlere direniyor olduğum yere çöküyordum.

Lose-TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin