"Hepimiz yanan bir binaya koşarak girebileceğimizi düşünürüz. Ama o sıcaklığı hissedene kadar bunu asla bilemeyiz."
*****
"Sigara?"
Kuzey'in uzattığı sigaraya baktı Melih bir süre. Bulunduğu yer ikisi içinde tehlikeliydi. Davranışlarına dikkat etmeli etrafı iyice gözlemlemeliydi. O etrafı incelerken gözleriyle onu takip eden biri vardı. Her hareketinin izlendiğinin farkındaydı. Sanki karşısındaki kişi de bir şeylerden şüphelenmiş gibiydi.
"Çekim sırasında kullanmıyorum."
Tok bir sesle reddetmişti. Gerçekten görev sırasında asla sigara içmezdi.
"Fotoğrafçı birine benzemiyorsun." dedi Kuzey gülümseyerek. Sigarasını dudaklarının arasına aldı. "Fotoğraf çeken insanlar daha şey olurlar.. güler yüzlü." Göz ucuyla Efe'yi işaret etti. Efe, halinden memnunmuş gibi Celine ile birlikte hayvanların fotoğraflarını çekiyorlardı.
Melih bakışlarını karşısında duran İngiliz atına çevirdi. "Bazıları da ciddi."
Kuzey sigarasından son bir nefes daha aldı ve söndürdü. "Yaptığın işi sevmiyorsun anlaşılan."
"Çiftlik.. Ailenizden mi kaldı?" diye sordu Melih. Kuzey'de onu rahatsız eden bir şeyler vardı. Gözlerini Melih'in üstünden ayırmamakla birlikte yaptığı şeyinde gayet farkındaydı. Bunu bilerek yapıyor gibiydi. Bir şeylerden şüphelenmesini istiyor gibi.
"Evet, babamın bize en büyük armağanı bu çiftlik." Ciddileşen ses tonunun arkasına gizlediği şüphe Melih'in gözünden kaçmamıştı. Ani refleks ile yüzünü ona çevirdi. "Hayatta mı peki?"
"Sana evi gezdirmemi ister misin?"
Yönelttiği soruya Kuzey'in verdiği tepki şaşırtıcıydı. Gözlerine ulaşmayan bir gülümseme ile cevap vermişti. Kuzey, kafasını salladı. Evi gezmek, belki de bir ipucu bulmak demekti.
Evin içine hâkim olan koyu renkler ortama bohem bir hava katıyordu. Etrafta bulunan hayvan figürleri ve tablolar bunu destekler nitelikteydi. Her şeyin en ince ayrıntısına kadar dizayn edildiği çok belliydi. İlk bakışta karışık gibi gözüken eşyalar dikkatli bakıldığında bir o kadar da düzen içerisindeydi. Çiftlik evine benzer hiçbir yanı yoktu.
Melih'in gözleri salonun içerisinde şöminenin üstünde bulunan büyük Medusa tablosuna kaymıştı. Kimse evine böyle bir tabloyu asmazdı. Fakat ortamın karamsarlığında çok da sırıtmıyordu.
"Gerçek hikâyesini biliyor musun?"
Melih gözlerini tablodan ayırmadan cevapladı. "Lanetli, yılan kadın Medusa. Kötü biri gibi gözüküyor."
Kuzey bu cevaba şaşırmıştı fakat ses çıkarmadı. Melih'in gerçeği öğrenmesini istiyordu. Sorgulamasını ve kendinin bulmasını. Düşündüğü gibi de oldu. Tablonun gerçek hikâyesini anlatmasını istemişti Kuzey'den.
"Medusa kardeşlerinin aksine ölümlü biri olarak doğmuş. Fakat ölümlü olması onun bu kadar güzel olmasını engelleyememiş. O kadar güzelmiş ki Tanrıları bile kendine hayran bırakacak kadar hem de.."
Melih'in gözleri kısa bir süreliğine ona kaymıştı. Bu hikâyeyi anlatmayı seviyor gibi gözüküyordu. Sessizce onu dinlemeye devam etti.
"Poseidon, Medusa'yı tapınakta görmüş ve ona aşık olmuş. Ancak bir ölümlüye aşık olmayı kendine yakıştıramadığından bir süre bunu saklamış. Fakat Medusa o kadar güzelmiş ki Poseidon, kibrine yenik düşüp tamda karısının, Athena'nın tapınağında ona tecavüz etmiş. Bunu öğrenen Athena, Medusa'ya verebilecek en kötü cezayı vermiş. Güzelliğini elinden almış ve onu bir canavara dönüştürmüş. O kadar kötü bir hale dönüştürmüş ki Medusa'ya bakan herkes taşa dönüşür olmuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞE GİDEN GÜVE
Genel KurguAteşe verdim, tüm geçmişimi. Tek bir iz kalsın istemedim. Ama senin bir tarafın var benim hiç bilmediğim. Söylediklerin doğru değildi. Oynadığın oyunlarda hep sen kazanırdın. Ben küçükken ateşe verdim yağmuru ve bizi de attım o alevlerin içine. Bir...