Çete

147 11 6
                                    

Sağa döndüm, sola döndüm. Kafamda binbir türlü düşünce vardı hala Jungkook ve işgalı düşünüyordum. Bir süre sarayın camının gördüğü masmavi olan denize göz gezdirirken bağırışma sesleri geliyordu. Umursamadım, taki Jimin'in içeriye dalıp Jungkookun ordusunun saraya baskın yaptığını söyleyene kadar.

Hazırlıksız yakalanmıştık

Hızlıca tüm yeniçerilerin harekete geçmesini emrettim. Can güvenliğimin sıfır olduğunu yeni idrak ettiğimde ok takımını ve hançerimi hızlıca kuşanırken bir yandanda sarayın arka kapısından bahçeye çıkıyordum. Koşar adımlarla birkaç askerin arasından çaktırmadan sıvıştım. Şuan yapmam gereken tek şey birkaç askeri tek düşürüp canlarını almaktı. Bahçenin denize yakın kısmında birkaç çalılık vardı ve oraya çömelip çalılara sığındım.

Biraz ötemde bir asker duruyordu. Onun canını kolaylıkla alabilirdim. Sessiz ve hızlı adımlarla askerin arkasına yaklaştım. Hançerimi çıkarıp saplayacağım sırada dirseğiyle karnıma saplam bi şekilde vurdu. Yere savrulmuştum ve vuruşu karın boşluğuma denk geldiği için nefes almakta zorlanıyordum.  Küçümser gibi bana bakıp gülümsemişti. Eliyle bi işaretle birilerini çağırdı. 3 kişi daha vardı.

Siktir, tek değilmiş.

Bu kadar kişiye karşı koyamazdım ve yapabileceğim tek şey kaçmaktı. Ama bu bana yakışırmıydı?

Umrumda değil.

Şuan tek yapmam gereken canımı kurtarmaktı, gururumu düşünecek zamanda değildim. Son hızla topukluyordum ve arkama bakmıyordum. Ayak sesleri hemen ardımdan geliyordu, takip ediyorlardı. Nerelere saptığımı bilmiyorum, ne zamandır koşuyorum bilmiyorum. Sadece koşuyordum nereye koştuğumu bilmeden. Koşuyordum ve nihayetinde nerede olduğumu idrak ettim. Gidecek yolum kalmamıştı.

İskeledeydim ve 3 kişi beni kıstırmıştı.
Evet, yolun sonuna geldin Kral Kim Taehyung.

İskelenin denize bakan en uç noktasındaydım. Denize bakıp arkamı döndüğümde kapana kıstırıldığımı gördüm. Ölüm korkusunu her bir hücremde hissettim ve belli etmemeye çalışsamda zangır zangır titriyordum.

Teslim olmamalıydım, hayır.
Teslim olmayacaktım.

Az önce öldürmeyi kestirdiğim asker yanıma geldi.

"Dizlerinin üstüne çök ve son duanı et Kim Taehyung"

Emir verilmesi hiç hoşuma gitmedi ama direnmenin de bi anlamı yoktu. Herşekil ölecektim. Saltanatım bu kadarmış. Dizlerimin üzerine çöküp gözlerimi sımsıkı kapatırken, o gümüş kılıcını boynuma dayamıştı.

Tanrım, ne hallere düştüm ben?

Kılıcını vurmak için boynumdan uzaklaştırmıştı. Hızlıca kılıcının havada savrulma sesi kulaklarıma iliştiğinde ok sesi baskın geldi.

Kılıç boynumdaydı, ama kesmemişti.

Gözlerimi açtım, boynuma değen kılıca birde askere bakıyordum. Asker hareketsiz duruyordu. Ben ne olduğunu anlamaya çalışan gözlerle bakınca nihayetinde karnında duran ok parçasının ucunu gördüm. Asker yere devrilirken şaşkındım ve hareket edemedim.

Biri yanıma yaklaştı ve bana birşeyler söyledi. Dediklerini şaşkınlıktan anlayamazken hızla beni ayağa kaldırdı. Ben hala askere bakıyordum. Kafam suyla dolu bir kovaya sokulmuş gibiydi, kulağıma gelen her ses bulanık geliyordu. Gelen kişi benim elimden tutup hızlıca sürüklemeye başlarken ayılmak için hızlıca başımı salladım ve ne olduğunu sormama fırsat vermeden beni koşturan o kişiye bakıyordum.

Bu kimdiki şimdi?

Tekrar koşuyordum, koşuyordum ve koşuyordum. Yıkık dökük, kulübe gibi bir yapının önüne gelince nihayetinde durmuştuk. Ne olduğunu soracaktımki, bana hasar alıp almadığımı sordu ve beni çevirip vücudumda hasar varmı diye göz gezdiriyordu.

"Benden korkma, benden sana zarar gelmez" :Sg

Tae:"Sen kimsin?"


"Adım Suga,çok soru sorma. Sana yardım edeceğim. Diz kapağın aşınmış, tedavi etmemiz gerekir iltihap kapabilir. " :Sg


Tae:"Teşekkür ederim, ama hakkında daha çok şey bilmek isterim"

"Zamanı gelince söylerim şuan oturup sohbet edicek zamanda değiliz" :Sg

İyi birine benziyordu, olmasa yardım etmezdi zaten. Bu kulübemsi yer neresiydi? Sarayımda ne oluyordu şimdi? Aklımdaki soru işaretleri çok fazlaydı.

"Bekle geliyorum birazdan" :Sg

Nereye gittiğini bilmiyordum ama o ne yaptığından emin gibiydi. Klubedeki küçük oturaklardan birine oturup onu beklemeye başladım. Geldiğinde elinde bi çanta vardı. Koşar adımlarla yanıma geldiğinde çantayı ve bacağımı hızlıca açtı. Bacağım havayla temas ettiği için diz kapağımın acısıyla inledim. Suga bacağımı sarıyordu.


"Senin dinlenmen gerek. İşgalin savunmasını biz devre alalım.": Sg

Tae:"Hayır, işgali bastırmaya bende geliyorum. Ayrıca biz derken? Siz kaç kişisiniz?"

"Biz çeteyiz ve emin ol en az iyi eğitilmiş askerlerin kadar iyi dövüşüyoruz.
Bize güvenebilirsin ayrıca işgale falanda gelmiyorsun. Burda oturup dinleniyorsun" :Sg

Bu otoriter ses tonunu garipsesemde çok takılmadım. Dizimi sarmayı bitirmişti. Çantasını toplayıp kapıya yöneldiğinde son kez çıkmamamı söyledi. Elbetteki durmazdım ama geçiştirmek amacıyla başımı hafif sallayarak onayladım.


Sarayım ve krallığım tehlikedeyken ben nasıl durabilirdimki böyle?

Love To Enemy // Taekook FicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin