Ağaç

59 8 2
                                    


Aradan 3 gün geçmiştir

Taehyung'un ağzından

Suga nihayetinde iyileşmişti ve yakında Jungkook'un krallığına karşı bir seferimiz vardı. Akşam sekiz gibi kendi odamda Jimin Namjoon Suga ve Jin ile masanın etrafına oturduk. Masanın üzerindeki haritadan Jungkook'un krallığına nereden gireceğimizi düşünüp, düşüncelerimizi paylaşıp en iyi yeri bulmaya çalışıyorduk. Artık beynimin durduğunu hissettiğim ve diğerlerininde fikri olmadığı sessiz olan masada derin bir nefes aldım ve doğruldum.

Tae:"Artık düşünemiyorum bugünlük yeter, kafamızı şimdilik dağıtalım yarın devam ederiz. Dilerseniz odalarınıza dağılabilirsiniz. "

Hepsi ayağı kalktığında onları geçirmek için onlarla beraber kapıya gidip onları geçirdim. Kendi yerime geçtiğimde yatağımın üstüne oturdum. Dirseklerimi dizlerime yaslayıp ellerimi saçlarıma gömdüm. Derin bir of çekerken kendimi geriye atıp yatağımda uzandım. Yan dönerken yorganıma sarılıp penceremden görünen ayın yansıdığı denize baktım. Canım öylesine sıkılıyorduki yerimde durmak istemiyordum. Aslında çıkıp biraz bahçeyi gezmem fena olmazdı. Ayaklandım ve üzerime üşümemek için rastgele şal ve kandil alıp çıktım. Bahçede gezerken ensemde bi el hissederek yanıma baktım. Jimin omzuma kolunu koymuştu ve benimle beraber yavaş tempoda yürüyordu. Gülümsedim ve bende kolumu onun omzuna attım. Omzunu elimle sıvazlayarak hafifçe patpatladım. Yere bakıyordu ve ağzı aralıklıydı. Jimin genellikle birşey söylemek isteyip söyleyemediğinde böyle davranırdı.
Açıkçası ne söylemek istediğini çok merak etsemde tahmin edebiliyordum. Suga'dan hoşlandığından bahsedecekti ama oldukça çekingen duruyordu. Konuşmasını sağlamak için samimi davrandım.

Tae:"Suga pek bir hoşuma gitti, ondan başka enişte kabul etmiyorum"

Gülmemek için zor duruyordum. Jimin hiç tepki vermedi. Muhtemelen henüz jetonu düşmemişti. Ben onun tepkisini beklerken yere bakıyordu. Bir anda gözleri açıldı ve bana ağzı açık bir şekilde baktı. Ağzının içinde birşeyler geveledi ve 'ha', 'ne' gibi peşpeşe sıralanan kelimelerle konuşmaya çalıştı. Sonrasında sustu ve bir müddet yeri izledi. Muhtemelen kelimelerini toparlamaya çalışıyordu.

"Suga, anlatamam ama öylesine sevmeye başladımki onu. Kaç yıldır takı yapıyorum ama henüz ona yaraşır bir takı tasarlayamadım.":Jm

Tae:"Kısacası abayı yakmışsın"

"Evet biraz öyle.":Jm

Jimin derin bir iç çekmişti. Sanki bu nefes yüzyılların ağıtlarının boşalışıydı, öyle bir iç çekmekti.

"Keşke diyorum, keşke. Keşke onun kemanı olsaydım. O zaman ona çok
yakın olup hiç duymadan sevdiğim o kokusunu içime çekebilirdim.":Jm


Tae:"Jimin, onu bana anlattığın gibi onu ona anlatsana. Ona güzel bir mektup yaz, şiir gibi yazarsın eminimki. Hem, belki oda seni seviyordur"

"Biraz erken değilmi? Daha yeni tanıştık aslında. Ya kabul etmezse? İkinci bir Jina olayını kaldıramayabilirim. ":Jm

Tae:"Eh, sana bıraktım. Senin kararlarına karışıp yönlendirmek bana düşmez. Bu arada, bizim ağacımıza gidelimmi?"

"Çok güzel olur" :Jm

Bizim ağacımız, çok güzel çok büyük bir ceviz ağacıydı. Bundan muhtemelen 6-7 yıl önce Jimin'le tanıştığımızda küçücük bir fideyken denizin yakınlarında bir yere ekmiştik. Yanlara doğru açılan dallarının birine 5 kişinin rahatlıkla oturabileceği geniş bir salıncak kurmuştuk. O ağacın her bir yanı Jimin'le gülüp eğlendiğimiz anılarla doluydu. İkimizin bazen kaçtığı güvenli bir alandı. Bu ağacın bizim için önemini kimse bu ağaçtaki yaşanmışlıkları anlatsakta anlayamazlardı. Onlar bilmezler, anlatmakta istemem. Bu ağaç bize özeldi.

Ağaca varıp dalındaki salıncağa atladım. Jimin aynı şekilde yanıma gelince birbirimize yanaşıp denizin kumlara vuruşunun sesi eşliğinde yıldızları izledik. Yıldızlar hep bana Jimin'le tanıştığım zamanı hatırlatır. İkimizde küçüktük. Küpküçüktük. Babam yeni ölmüştü ve ben yeni tahta geçmiştim. Çarşıda gezerken görmüştüm onu. Temizdi,tertemiz. Onu gördüğümde anlamıştım kimi kimsesi yok. Sahip çıkmak bana düşerdi. O günden beridir hayatımda gözüm kapalı güveneceğim her şeyimi anlatabileceğim birini bıraktım. Bazen diyorum, keşke Jimin'le kardeş olsaymışım. Olsun ama böylede buldum onu. Sessizlik başımızı dinlemek için bir fırsattan kaçıp baş ağrısı sebebi olmaya döndüğünde, konuşacak birşey arıyordum. Savaş olayını açmak ne kadar doğru bu huzurlu zamanda bilmiyorum, ama artık sessizliği bölmek istiyordum.

Tae:"Jim, krallığımın güvenliğini artık tam anlamıyla nasıl sağlayabilirim? Artık bu Jungkook'tan ve bitmek bilmeden giriştiği bu işgallerden çok bunaldım."

"E ben sana dedim Tata. Baştan çıkar Jungkook'u evlenin ordusunu çeksin.":J

Tae:"JİM! Bu şaka hiç komik değil, cidden nasıl kurtulurum? Ne zaman tam anlamıyla Jungkook'u bastırıp krallığımı güvende hissedebileceğim?"

"Şaka yaptığımı sanıyor garibim.":Jm

Elimin tersini gösterip yalan bi hamle yapınca teslim olmuş gibi ellerini havaya kaldırıp güldü. Ah ah Jim, senin bu şakaların olmasa halim duman.

"Şu huzurlu ortamda sefer düşünerek seferi çağırıyosun. Birazdan işgal olursa şaşmam. Tengri bizi korusun":Jm

Tae:"Tengri bizim yanımızdadır. Ayrıca ben çekim yasasına inanmam. Öyle birşey olamaz. Şuan bir savaş çıkarsa bunu çekim yasası değil bir olasılık olarak değerlendiririm."

Jimin'in gözleri kapanıyorduki ve benimde uykum az gelmiş değildi. Burda biraz kestirmek çok iyi olurdu. Deniz sesi, ay ışığı ve hafif serinlik... Başımı
Jimin'in omzuna yasladım ve gözlerimi kapatıp kısa ama beni toparlayacak bir şekerlemeye kendimi yavaşça bıraktım.

Yalı çapkını seven mükemmel aşklarım varsa @Eliifcikk kullanıcısını öneririm mükemmel yazıyo yalı çapkınını sevmeseniz bile hikayeleri hiç sıkmıyo tam anlamıyla efsane ben bile sevmiyodum yalı çapkınını ama onun hikayelerini okuyorum müqqo 😽👌🏻

Love To Enemy // Taekook FicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin