Mücevher

62 6 0
                                    


Jimin'in ağzından

Suga'yı odasında istirahat etmesi için tek bırakmamız gerekiyordu. Odadan ayrılıp kendi odama gelmiştim. Kendi odamda kendime küçük bi takı yapmak için köşem vardı. Takı yapmak benim için bir çeşit terapi yöntemiydi. Köşeme gidip henüz üzerinde çalıştığım gümüş sol notası rozetini elime aldım. Neredeyse bitmişti ama son dizdiğim zümrüt katının arasında ufak yakutlar yer etseydi çok güzel olabilirdi. Bunu düşündüğüm gibi cevher kutumun içinden küçük yakutları seçtim. Sol notasının taban gümüşünü oyarken, anılarım canlanıyordu.

Çok küçüktüm, muhtemelen 15-16 yaşlarımdaydım. Çok yoksul zamanlarımdı ve ailemi kaybetmiştim. Çalışmak zorundaydım ama yapılacak iş bile bulamıyordum. Ordan oraya savrulurken, kaptırmıştım kalbimi bir kıza. Her zaman her fırsatta onu izlerdim. Birgün ona açılmak isterdim. Açılmak isterdim ama açılamazdım. Birgün artık açılmam gerektiğini düşünmüştüm ama ona bir hediye vermem gerekiyordu sonuçta bu oyun değildi. Çok yoksul olduğumu söylemiştim değil mi? Sırf onun için çalıştığımda çalıştığım işin gelirinde açlıktan karnım ağrısa bile asla zar zor çıkardığım paramla bi parça ekmek almazdım, sırf ona hediye almak için. Birgün paramın yeterli olduğunu düşünüp bir mücevherciden malzeme aldım ve kelebek rozeti yapmaya karar aldım, mücevheri yapmak için çok uğraşmıştım. Rozeti yeterli hissettiğimde , onu bulmak için gezdim. Jina'yı bulduğumda duruşumu düzeltip boğazımı temizleyerek yanına gittim, karşısına geçtim ve ona olan hislerimden bahsedip yaptığım rozeti ona uzattım. Eline aldı, baktı ve baktı. Ağzından alaycı bi gülüş çıktığında, stresten bayılmamak için derin nefesler alıp yatışmaya çalıştım. Midem bulanıyordu ve başım ağrıyordu. Jina'nın ağzından çıkacakları beklerken yutkundum. 'Verecek daha dandik birşey yokmuydu?' Diyip gülmeye başladığında, hayatım başıma yıkılmış gibi hissettim. Yıkılmıştım ve toparlanmam zor olacaktı. Rozeti bana attığında tuttum. O yanımdan ayrılırken ben donmuştum. Yere bakıyordum. Gözlerim bulanıklaştığında burnumu çektim ve yanağımdan süzülen yaşları sildim. Meydandan biraz uzak olan yere koşup gidip kaldırıma oturdum. Dizlerimi kendime çekip başımı diz kapaklarımın üzerine yerleştirirken kelebek rozetine baktım. Gözlerimden süzülen yaşları silip içimi çekerek uzun uzun ağladım. Üzüntüm artık içimde Jina'ya karşı olan bir kine dönüştü ve artık ondan nefret ediyordum. Aptal, aptal! Yüzüm yere bakarken omzumda bir el hissettim. Gözlerimle omzumdaki ele baktığımda gözlerimi sildim. Omzumdaki el çeneme gitti ve başımı karşımdaki yüze çevirdi. Yüzünde merhamet ve şefkat vardı. O kişiyi tahmin etmek zor olmasa gerek. O kişi Kim Taehyung'tu. Eli yanağımı okşarken yanıma oturdu ve başımı göğsüne yaslayıp saçlarımı okşadı. Bana çok şefkatle yaklaştı. Ailemi sorduğunda ailemin olmadığını söyledim. Benimle ilgilendi ve bana sarayını açtı. O günden sonra, Taehyung can dostum, kardeşim, kralım, yoldaşım,ailem,çocukluğumu onunla geçirmesemde çocukluğum olmuştu.

Anılardan çıktığımda gülümsedim ve sonunda oyma işlemini bitirip yakutları ince ince dizmeye başladım. Özenle yerleştirdiğim yakutları tutturmak için kenarındaki gümüşleri yıpratmayacak şekilde hafifçe sıktım. Son dokunuş olarak üzerine üfleyip fırçayla üzerini temizledikten sonra bu rozeti onu koymak için ayırdığım, rozet kadar güzel olan gümüş kutunun içine koydum. Kutuyu tamamladığım takıları koyduğum rafıma kaldırdım. Aklıma Jina gelmişti. Odanın içinde kendi kendime 'Aptal Jina!' diye bağırdım. Neyseki artık onu hayatımın hiçbiryerinde görmeyecektim.

Selam selam selaaaaam 💞 bu bölüm kısa oldu ama çok kb yazıcak birşey bulamadım böyle idare edin olurmuu? Bir sonraki bölümde olaylara giricem yavaş yavaş (yani umarımm)

Yalı çapkını seven aşklarım varsa @Eliifcikk kullanıcısını öneririm çok güzel müqqo yazıyo yani öp başına koy 10/10 😽👌🏻

Love To Enemy // Taekook FicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin