BÖLÜM2|KRİZİN EŞİĞİNDE

861 52 11
                                    

Siz hayatı yaşamanın hangi "-da" kısmındasınız? Yaşamın ucunda, hayatın sonunda, belki de Ölümün Kaburgalarında.

Hayatı yaşamada birçok yol vardı. Yaratıcı yaşamamız için bir çok yol sunuyor ve biz de tercihlerimizle seçtiğimiz yolu yaşıyorduk, öyle demişti bir keresinde lisedeki hocam. Sonrasında daha çok düşünmüş, sorgulamıştım.

Verdiğim hangi tercih beni bu çıkmaza koymuştu?

"Ben yaşayamıyorum ki," derken sesim boşluğa düşmüş gibiydi, fısıltıdan çok dudaklarımı oynatmıştım, konuşmak hiç bu kadar zor olmamıştı.

"Tamam da hocam, bu ışıltılı hayatı ben seçmedim ki!" Diye isyan eder gibi konuşan ama aslında tek amacı eğelence olan Mert'in bu espirisine, tüm sınıf kahkahalarla gülmüştü.

Ben hala düşünüyordum.

Kafamda kurarken söylenen sözlere odaklanamıyordum.

"Sen ne düşünüyorsun, Köksoy," yere indirdiğim bakışlarımı tok sesli, otuzlu yaşlarının başında olduğunu tahmin ettiğim hocama götürdüğümde, beynimdeki soruyla yüzleşmiştim. "Bu hayatı kendine sen mi seçtin?" O an sınıftaki uğultu bile sustu.

Bu hayatı kendimin seçtiğini değil de, reenkarnasyonla önceki hayatımda yaptığım suçun bedelini ödüyormuşum gibi geliyordu bana.

Reenkarnasyon, yeni kimliğinle, öldükten sonra yeryüzüne yine gelmekti. Önceki yaşamında işlediğin günahların bedelini, yeni yaşamında verirdin.

Bir günah işlemiş gibiydim, bu olabilir miydi?

Zipponun çakılma sesi, derin soluk alış... Bu günlerdir peşimde olan sesle birebirdi. Şu an yine izlendiğimi hissediyordum.

Zihnim yeni yeni kendine gelmeye başlarken, bedenim uyuşmuştu.

"Kızın kendine hayrı yok abi," diyen adamın sesinde acıma vardı. Sahiden bana acıyanlar var mıydı? Bu yaşıma kadar mükemmel hayat sürdüğümü düşünürdü herkes. Babam görünürde iş adamıydı, para içinde yüzüyordu. Para elinin kiriydi, bu yüzden paradan bile nefret ediyordum.

Şakaklarımdaki ağrı, rüyalarıma düşen geçmişimin iziydi, ne zaman görsem hep böyle olurdu. Geride bırakamıyordum yaşananları, bu benim lanetimdi.

"Kes sesini, Asil." Diğer bir ses sigarayı içen adamdı belli ki, konuşurken sigaradan yeni nefes aldığı belliydi, cevabıyla sessizlik çökünce, nerede olduğumu merak eden uzuvlarım kıvranma eşiğindeydi.

Bu sesleri daha önce duymamıştım.

Neredeyim ben, diye geçirirken dudaklarımı oynatmamak için ellerimi sıktım.

Uyanmak, gözlerimi açmak istemedim. Ölmemiş miydim ben?

Tek hatırladığım berbat halde demir korkuluklarının üzerinde olmamdı, gözlerimi kamaştıran güneş şimdi zihnimin içindeydi. Bunların hepsi yaşanmış, o anlık yanlışlıkla da olsa düşmüştüm. Gülmek istedim, yanlışlıkla ölüme gitmek... "Tam benlik hareket," diye fısıldadım, fısıldadım mı? Şu an, az önceden beri verdiğim sessizlik savaşını kaybetmiştim.

Dilimi ısırdım, gerizekalıydım... belkide en son sorguladığım gibi deliydim?

Zihnim yerine gerilirken, deliliğim gün yüzüne çıkmıştı bile.

ÖLÜMÜN KABURGALARINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin