Bölüm6|NEFESİN SOLUĞUNDA

797 50 18
                                    

"Seni anlamamışlar. Şşş, anlatmasana kendini, Kasım Karası, boğazına kadar dolsun ki, gözyaşların tam orada, boğazında."

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ağaçların köklü dallarının ön cama vurduğu gölgeleri izlerken, sessizdim. Başım koltuğa yaslı duruyordu, yanımdaki yabancı da sessizdi. Ağrıyan gözlerimi kırpıştırırken, uyanalı kaç dakika olmuştu bilmiyordum. Tek hatırladığım kaçmaya çalışırken, yine kendimi onun kollarında bulmamdı. Kaderimmiş gibi her fırsatta karşıma çıkıyordu, bu yaratıcının yazdığı mıydı yoksa yabancının planı mı, bilmiyordum. Tek bildiğim bir karmaşanın içinde olduğumdu.

Aracın ısısı normalden daha fazla sıcaktı, hastane kıyafetinin yarım yamalak kapattığı müstehcen yerlerim dışında açıktaydım, ona rağmen üşümüyordum. Bedenim sıcağı bulmuş, rahatlamıştı. Sadece ağrı vardı her yerimde, bileklerimin sızısı hala duruyordu. Olanlar çok garipti, ne ara kendimi burada, bu şekilde bulmuştum bilmiyordum.

Midem bulanıyor, başım dönüyordu, tek yaptığım hareketsizce gelip geçen gölgeleri izlemekti. Zihnim bile ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu, uyuşmuş gibiydi, belkide narkozun etkisi hala üzerimdeydi. Ama her şeye rağmen, yolculuğa çıkmış çift gibi duruyorduk, sadece fazla garipti. Üzerimdekileri değişsem, hafif makyajla toparlarım gibiydi durumu. Nasıl olsa zihnimi gören olmazdı, yanımda duran adam da sanki doğuştan böyle doğmuş gibiydi; sinirli, gergin, sürekli düşünen, gülmeyi unutsa da ufacık şeyde gülebilecek kadar gülmeyi isteyen...Görenin yine de olumlu düşüneceği kadar sanatsal duruşu vardı, kesinlikle onu bu şekilde kabul ederlerdi.

Siyahtı, renkli veya güler yüzlü olamazdı. Böyle olmaya mecbur gibiydi. Oysa bu adamın hakkında hiçbir bilgiye sahip değildim, adını dahi bilmiyordum.

Kim katilinin hakkında ön bilgiye sahip olurdu ki, diye geçirdim içimden. Kendimle konuşmalarım başlamıştı bile...

"İyi misin?" Karanlığı barındıran sesinde saf merak vardı, ona bakıyor olmasam da bakışlarının ağırlığını üzerimde hissediyordum. Uyandığımı nasıl anlamıştı bilmiyordum, yorgun kirpiklerimi tekrar kapattığımda, cevap vermeyi reddettim. "Kirpiklerin hala oynuyor," dudaklarımı ısırıp daha sıkı gözlerimi yumdum, sadece yol bitsin nereye varacaksak varalım istiyordum. "Hayır yani iyiysen, sigaramı yakacağım, iki saattir içmiyorum."

Homurdanarak yerimde huzursuzca kıpırdanıp, "Aman ne büyük kayıp," diye geveledim. Her bir hareketimle açılan kıyafeti bir yandan tutuyordum, fazla rahatsız ediciydi, yakalanacağımı bilsem giyinecek bir şeyler alırdım üzerime. Üzerimdekileri değiştirmeden kaçmak tam benim gibi aklını yitirmişlere özeldi, hoş, kaç kişi benim gibi doğum gününde kaçırılıp ölüme hazırlandırılıyordu bilmiyordum. Ya da kaç kişi benim gibi, kaçırıldığı halde ailesi tarafından aranmıyordu? Annemin fark edip söylendiğine emindim, babamın da başından savdığının.

ÖLÜMÜN KABURGALARINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin