İyi okumalar!
...
''Çanlar sulu mezardan yükseltildi.
Onların bu kasvetli tonunu duyuyor musunuz?
Biz hepinize bir çağrıyız, kargaşaya kulak verin
Ve dümeni eve doğru çevirin!''
...
Kaptan köşküne, güverteyi yalayıp geçen rüzgar gibi girmiş, ciddiyetle önündeki koordinatları süzen Murat'ın yanına geçmişti Barbaros. Gece için bekledikleri fırtına, havanın hala sakin olmasına aldırmadan kendilerini güneşle kandırarak gelmiş gibi hissediyorlardı. Öyle bir koşuşturma vardı şimdi tüm güvertede. Venezuela körfezinden çıkmışlar, Karayipler'in mavilerine, artık laciverte çalan tarafından iyi ağırlanacaklarının sözünü alarak girmişlerdi oysaki.
Önündeki ekrandan, haritada bulundukları noktayı işaret edip ''Anlamıyorum,'' diye anlatmaya başladı Murat. ''Hiçbir sorun yoktu. Bu güzergahtan geçecek gemilerle de daha önce iletişime geçtik-''
''Gemiyle iletişime geçildi mi?'' diye sorarak Murat'ın sözünü böldü Barbaros. Masmavi gözlerini, artık önlerindeki camdan da net bir şekilde görünen gemiye dikmişti. Kendi gemilerinden daha büyük, yolcu gemisini andıran bir gemiydi bu. Sanki kendilerini görmüyormuş gibi hızla üzerlerine geliyordu. Bu da yetmiyormuş gibi, Barbaros'un gemisi de kendinden aksi yönde bir komut gelmediği için sahip olduğu yüksek hızla gemiye doğru gitmeye devam ediyordu.
''Hayır. Hiçbir şekilde ulaşamıyoruz.'' Cahit hızla yanıtladı, önündeki telsizi işaret edip telaşla ''Kıyıyla irtibata geçelim mi?'' diye sordu. Karakteriyle bütünleşen, büyük siyah gözlerini sürekli kırpıştırmasına, kumrallarını çekiştire çekiştire iyice dağıtmasına sebep olan panik hali yine kendini göstermeye başlamıştı. Çoktan eli ayağına dolaşmış, diğerlerinin aksine yerinde duramayarak volta atıp duruyordu. "Geçmemiz lazım, seni bekliyorduk karar için."
Doğru söylediğini biliyordu Barbaros. Hemen destek çağırmalı ve dümeni çevirip olası bir çarpışmanın önüne geçmeliydiler ama ne olduğunu bilmediği bir güç vardı sanki hemen yanı başında; bedenini kaskatı ediyor, kontrol etmesine izin vermiyordu. Geminin görüntüsünün büyümesini takiben büyüyen göz bebekleri mavi irislerini, denizin üzerine çöken kara bulutlar gibi sarıyordu şimdi. Güvertedeki korku içindeki tayfanın bağırışlarını da arkadaşlarının kendine seslenip hepsinin sunduğu farklı farklı çözüm yollarını da duyamıyordu. Buna rağmen sanki denizin içindeymiş gibi, gemiye çarpan dalgaların sesini, geminin denizi nasıl yarıp geçtiğini çok net duyuyordu.
Saçlarının diplerinden ensesine doğru akan, alnında boncuk boncuk biriken ter damlaları, içindeki sıkıntıyı atmak istercesine artarken parmaklarının boğumlarını bembeyaz edene dek yumruklarını sıktı Barbaros. Ne olduğuna dair en ufak fikri yoktu ama kulaklarındaki denizin sesine, daha önce duydukları gibi tiz çığlıklar eklenince de yine canı yanıyormuş gibi yüzünü buruşturdu, bir avcunu sıkı sıkı kulağına bastırdı. Gözleri kapandığı an kendini derin suların altındaymış gibi görüyor, buz gibi suyu da gerçekten oradaymış gibi hissediyordu.
Koluna sarılan elle gözlerini açıp yine suyun derinliklerinden çıkmış gibi bir nefes aldı, elin sahibi olan yemyeşil gözlere baktı kaptan. İdris kaşlarını çatmış, endişeyle bakıyordu kendine. Bir süre arkadaşının dudaklarını izledi, kendine bağırarak anlattıklarını anlamaya çalıştı Barbaros ama ne yapsa nafileydi, tek duyabildiği denizin sesiydi.
Göz ucuyla, gemiyle aralarındaki mesafeye tekrar bakıp artık bağırmayı kesti İdris. Ne olduğu hakkında en ufak fikri yoktu ama Barbaros, onu odasında gördüğü anki gibi ne kendini duyuyor ne de görebiliyor gibiydi. Sanki biri arkadaşını almış, yerine başka birini koymuştu. Sinirle dilini damağına bastırıp avuçlarını kaptanın yanaklarına sertçe vurarak yerleştirdi. ''Barbaros! Kendine gel!''
''Öldük biz,'' diye içine kaçan sesiyle, stresten teriyle sırılsıklam içinde kalan saçlarını çekiştirerek mırıldandı Cahit.
''Kes Cahit!'' diye arkadaşına çıkışıp başını da ona çevirdi İdris. Ne olduğunu anlamasa da kesinlikle, ikinci kaptan olarak işe el atması gerektiğini biliyordu yoksa Barbaros'a ulaştığı an, suyun dibini boyladıkları an olacaktı. Bir elini çekip kapıda bekleyen Erhan'ı işaret etti, ''Sen ne duruyorsun burada?'' diye bağırdı. ''Gidip tayfaya her şeyin yolunda olduğu söyle!''
''Bok yolunda,'' diye gözlerini gemiden çekmeden, korku içinde mırıldandı Murat ama İdris ona da gür sesiyle ''İyi seyirler paşam, sen neye bakıyorsun?'' diye bağırınca olduğu yerde sıçrayıp öfkeli yeşillere döndü.
''Gemiyi yavaşlatın,'' derken diğer elini de Barbaros'un yüzünden çekti İdris, dümene gitmek üzere hareketlendi ama eli henüz havadayken tutulup durdurulunca heyecanla kendini durduran kaptana döndü.
''Kimse hiçbir şeyi yavaşlatmıyor,'' derken diğer koluyla alnındaki teri silip arkadaşlarını durdurdu, onlardan da korku dolu bakışlar kazandı Barbaros.
''Barbaros! Ne oluyor?'' diye dişleri arasından karşı çıktı İdris. Ama tutulan kolu ittirilerek bırakılınca sadece şaşkın bakışlarıyla kalmakla yetindi.
''Herkes yerine!'' Barbaros, hiçbir şey olmamış gibi gür sesiyle köşkü doldurduktan sonra dümenin başına geçti. Herkes endişeli gözlerini üzerinde tutsa da dediğini yapmıştı ardından. Kendisi de gözlerini, tüm ihtişamıyla gövdesini gösteren gemiden çekmeden ''İdris, Berke,'' diye emretmeye devam etti.
Dışarıdan yine kendine has soğukkanlılığını gösteriyor, içlerinde hala süren çığlıkların yarattığı saniyeler öncesinin bilinmezliğini yaşıyor, derinlerinde ise kontrolünü eline almanın güvenini taşıyordu Barbaros. ''Erhan'a yardım edin! Herkesi aşağı indirin, güvenli alanda tutun. Bir de, söyleyin,'' derken durdu, arkadaşlarını süzdü.
Her an düşüp ölecekmiş gibi görünen Cahit'le, kendine ürkekçe bakan Murat ve Berke'yle ve diğerlerinin aksine başını iki yana sallayan İdris'le teker teker bakıştı Barbaros. Ancak hepsi, duygularının aksine ne dediğini yapıyordu, bu kadarı kendisi için yeterliydi. Kararı, kendi içine de pek sinmiyordu ama kulağında çınlayan çığlıklar, gemiden kaçmasını söylüyordu; bu yüzden tam tersini yapıp bunun nedenini öğrenmeliydi. Karadeniz çocuğuydu ne de olsa, biraz delilikten zarar gelmezdi.
''Herkese söyleyin,'' diye emrini yineledi, önündeki gemiye döndü kaptan. ''Sıkı tutunsunlar.''
İdris ve Berke'nin dışarı çıkmasıyla çarpan kapının sesini takiben seslice, tüm gücüyle nefesini verip içindeki sıkıntıyı uzaklaştırmayı denedi Barbaros. Ardından geminin hızını biraz daha arttırıp dümdüz, üzerlerine gelen gemiye doğru sürdü.
Kulaklarındaki gittikçe artan çığlığa inat, rotasından sapmasından; hiç durmadan artan nabzı rüzgara karışmış da kendilerini itiyormuş gibi ilerlemeye devam etti Barbaros. Gemisinin yardığı denizden yükselen köpükler, diğer geminin sebep olduklarıyla bütünleşince gözünü tamamen kararttı, hızlarını yeniden arttırdı.
Kulağındaki çığlık bir ölüm sessizliğine karışır gibi susunca dümeni sola kırdı, arkadaşlarından yükselen bağırışlara da kendini sağır etti Barbaros. Burnunu teğet geçtikleri gemiyle gövdeleri bütünleşmişti şimdi. Yine de durmuyor, içlerini sızlatan, çizilen gemiden gelen cızırtılı sesle aynen devam ediyordu.
Birbirine çarpan metallerin sesi artık canını yakmaya başlayınca sıktığı dişlerini serbest bırakıp hırsla bağırdı Barbaros ancak durmadı. Ta ki, diğer geminin güverte hizasına gelip kendine öfkeyle bakan tayfayla göz göze gelene dek...
...
Evet, evet, bir gemi kazamız eksikti.
Okuduğunuz için çok teşekkür ederim!
Devam ediyoruz hemen,
Sevgiyle kalın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR OKYANUS ŞARKISI - BL
FantasyBir damla yaş düştü denizcinin gözünden; okyanus ürperdi, dalgalarla teselli etti. Bir inci düştü denizcinin seyir defterinden, kalbi ürperdi, büyüleyici bir şarkı duyuldu. Sevdiği ağlıyordu, okyanus iç çekiyordu ama denizci teselli edemiyordu; Çünk...