Günün hangi saatinde okuyorsanız bir sonrakinden önceki saatinize günaydın diyoruz,
Keyifli okumalar!
...
Bir balık sürüsünün arasından süzülüp, çok daha uzun yollar kat etmesine rağmen sanki denizin içinde doğmuş gibi mavileri aydınlatan, soğuk suyun içinde bile içini sıcacık yapan güneşi izledi. Su kabarcıkları arasından sızıp gözlerine değmiş, irislerine, hemen altındaki mercanların bir kesitini yerleştirmişti güneş; her süzülüşünde renk renk ışıldıyordu.
Kuyruğunu kıvırıp sırt üstü dönerken balıklar da hareketlenen suyla kaçışmaya başlamış, omzunu teğet geçerek özgürce süzülen saçları arasından geçmişlerdi. Gördüğü görüntünün güzelliği yorgunluğu alır gibi olmuş, dudaklarının kıvrılmasını sağlamıştı. Ancak yolunu şaşıran bir balık, kuyruğundaki yaraya çarpınca tüm bedeni acıyla uyarılmıştı. Doğru, önce karaya çıkması gerekiyordu.
Gözleri yorgunlukla kapanırken sırtını teğet geçen ürpertiyle kendine geldi bu sefer. Başını yana çevirip dalganan, açık renk saçları arasından arkasına baktı. Küçük bir köpek balığı sanki kendine destek olmak ister gibi altından yüzüyordu.
Gülümseyip teşekkür etmek istercesine elini köpek balığının kaygan derisinde gezdirdi. Hem şimdi yüzmesine yardımcı olduğu hem de birkaç gün önce yardım çağrısına kayıtsız kalmayan akrabalarına minnettarlığını göstermek için. Okyanusu da sakinlerini de işte bu yüzden çok seviyordu; okyanus sadece evleri değil, ebeveynleri, içerisinde yaşayan tüm canlılarsa ailesiydi. Her daim birbirlerini korur kollarlardı.
Açık renk yüzeye iyice yaklaşınca altından kayıp giden köpek balığına elini sallayarak veda etti. Kuyruğunu hafif hafif sallayarak sığılaşan denizden sahil kenarına ulaştı, sıcak kumları elleriyle kavrayıp kendini de kıyıya çekti. Sırtını arkasındaki kayaya yaslayıp yüzgeçlerini denizde tutarak oturdu. Ciğerlerine doldurduğu havayla gözlerini yumup başını da geriye yatırarak selamladı güneşi, biraz da dinlenmeye çalıştı. O kadar uzun süredir sadece yüzüyordu ki...
Yüzmekten şikayet etmek, hayatından şikayet etmek gibiydi ancak sorunu bu değildi. Kıyıya çarpan bir dalga, küçülerek de olsa yanına gelmiş, yüzgecine çarparak pırıl pırıl suyun yüzeyini kırmızıya boyamıştı. Acıyla inlerken yüzünü buruşturup bir elini kumlardan çekti ve yüzgecine attı. Derin derin alıp verdiği nefeslerle gözlerini aralayıp yarasını süzdü. Sorunu buydu işte, bir süredir sadece ölmemek için yüzüyor, kaçıyordu.
Uzun süredir bir felaketi yaşıyordu. Arkadaşlarıyla beraber yine yüzeye yakın yerlerde yüzüyordu, eğleniyorlardı, mutluydular. Sonra insanlar gelmişti.
Her an batacakmış gibi görünen oldukça eski, çok büyük sayılmayan bir gemi görmüşlerdi. Sisli kayalıkların arasından kendilerine doğru geliyordu. O an gerçek bir insan görmenin getirdiği ürpertiyle ne yapacaklarını bilememişlerdi ancak tek bildikleri tehlikenin geliyor olduğuydu, bir an önce harekete geçmek zorundaydılar.
Kulaklarında kalan, o güne dair çığlıkları duyar gibi olunca hemen kulaklarını kapattı. Burada hiçbir insanın olmadığını biliyordu, güvendeydi, sakin olmalıydı.
Bazen suyun derinliklerinden gemileri seyrederler, gemideki insanları görürlerdi ancak onların da okyanusun bir parçası olduğuna inanırlardı. Bazı insanlar gerçekten gelir, neşeli şarkılar söyleyerek denizleri aşar ve giderlerdi. Hatta bazen gitmeden önce denize de uğrar, çeşitli balıklarla yüzerlerdi. Onlarla yüzüp yara almadan dönenlerse, kendilerine anlatılan hikayelerde, şanslı olarak sayılırlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR OKYANUS ŞARKISI - BL
FantasíaBir damla yaş düştü denizcinin gözünden; okyanus ürperdi, dalgalarla teselli etti. Bir inci düştü denizcinin seyir defterinden, kalbi ürperdi, büyüleyici bir şarkı duyuldu. Sevdiği ağlıyordu, okyanus iç çekiyordu ama denizci teselli edemiyordu; Çünk...