Keyifli okumalar!
...
''Hayat bir yolculuk, düşünce ise güzergahtır.''
-Victor Hugo, Deniz İşçileri
...
Bardağın dibinde kalan suyu da tek seferde ağzına doldurup yutmadan, bir süre öylece bekletti Barbaros. İskeleye çarpan dalgaların sesi, kendini ortamdan soyutluyordu; gözlerini diktiği maviler düşüncelerini esir almış, kapısına kilit vurmuş, anahtarı da biziz diyordu sanki. Buna da inanıyordu tabii sarışın adam. Hayatını adamıştı bu mavilere, onun sözü kendi sözüydü neticesinde.
''Kaptan!''
Kendine seslenen kalın sesin, birkaç adım gerisinden geldiğini bilse de sesi, sanki izlediği denizin dibinden geliyormuş gibi uzaktan, suyun derinliklerinden duyuyor gibi hissediyordu Barbaros. Biliyordu, dalıp gittiğindendi böyle duymasının sebebi ama şu güzelliğe dalıp gitmeyecekse ne diye yaşayacaktı ki?
Daldığı yerden, bir anda suyun yüzeyine çıkmış gibi, arkasındaki sesi daha net duyunca sıkıntıyla nefesini verip ağzındaki suyu yuttu. Gözlerini devirip omzunun üzerinden, kendine bakan adama döndü.
''Söyle, Cahit.'' İstemeye istemeye karşılık verse de aslında adamın ne isteyeceğini çok iyi biliyordu Barbaros. Tahmin ettiği gibi de, çekine çekine ''Kaptan,'' diye mırıldanmıştı Cahit. ''Artık çıkarsak mı çocukları? Hava da kararıyor...''
Dirseklerini yasladığı yerden kaldırıp gerinerek arkasına döndü Barbaros. Denize sırtını verip güverteyi önüne alınca hayal aleminden sıyrılıyordu; şimdi olduğu gibi. Kulağına dolan çığlık sesleriyle bir elini kaldırıp ''Gel,'' diye Cahit'i de yönlendirerek güvertenin diğer kenarına doğru yürümeye başladı.
Bir hafta önce, bu limana bırakılmış olarak bulunmuş ve hastaneye getirilmişti Barbaros. Kendine geldiğinde tayfasına haber vermiş, hem dinlenmek hem de bozulan rotalarını tekrar belirlemek adına Recife'de kalmaya karar vermişlerdi. Ancak ne o gece neler olduğunu ne de buraya nasıl geldiğini hatırlıyordu. Bazen zihninde bölük bölük anılar canlanıyordu ama hiç kimseye bahsedemediği gibi, kendisi de inanmamak adına kendini zorluyordu.
Halatların bağlı olduğu demirlere avuçlarını vurup seslice nefesini verdikten sonra aşağıya doğru eğildi, halatların diğer ucuna bağlanan adamları süzdü Barbaros. Bir haftadır aynı saatlerde, kendini okyanusun ortasına bırakan tayfayı denize daldırıp çıkartıyordu. ''Nasıl gidiyor gençler?''
''Sensiz gitmiyor kaptanım!'' diye bu halinde bile sırıta sırıta bağıran Murat'a diğerleri de eşlik edince aşağıdan yükselen kalın kahkaha korosuna sırıtmadan edemedi Barbaros. Başını iki yana sallayıp ''Alın bunları yukarıya,'' diye işaret etti Cahit'e. Değil bir hafta, bir sene de aynı cezayı verse bu adamların hiçbiri akıllanmazdı. Bunu çok iyi biliyordu Barbaros. Çünkü sadece gemide değil aynı mahallede de aile olmuşlardı birbirlerine.
Önü mavi arkası yeşil, toprakla bütün, Karadeniz'in bir mahallesinde tanışmışlardı. Bir çocukluk hayaliydi denizler hepsine ama madem hayat kendi hayatlarıydı, onlar da birbirlerine destek olmuş, hayallerini hayatlarına çevirmek için çabalamışlardı. Kim sendeleyip de düşecek gibi olsa bir diğeri elinden tutmuş, onu gemiye geri almıştı. Birbirinden korkusuz, hırslı, çalışkan çocuklar olmuşlardı her zaman. Hal böyle olunca da hangi denizden, okyanustan geçseler sular hep sevgiyle karşılaşmıştı kendilerini.
''Hadi, toparlanın da sonra yola çıkalım artık,'' diyerek hala şakalaşıp gülen adamları yukarı çeken Cahit'e seslendi Barbaros. ''İşler yeterince aksadı zaten, olmadı böyle...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR OKYANUS ŞARKISI - BL
FantasyBir damla yaş düştü denizcinin gözünden; okyanus ürperdi, dalgalarla teselli etti. Bir inci düştü denizcinin seyir defterinden, kalbi ürperdi, büyüleyici bir şarkı duyuldu. Sevdiği ağlıyordu, okyanus iç çekiyordu ama denizci teselli edemiyordu; Çünk...