İyi okumalar!
...
''Orada bir yerlerde kaderim su yüzüne çıktı
Duyuyorum ama nasıl göreceğim?''
...
Gece derin sularda yüzmek, karanlık bir boşlukta süzülüyormuş gibi hissettirirdi Barbaros'a. Fakat bu boşluk, uzay gibi hayal edemeyeceği bir boşluk değil de uyku ile uyanıklık arasında gidip geldiği tatlı anın karanlığına benzerdi Barbaros için. Hele de denizi Karadeniz ise boşluk, her an her yerden karşısına bir karabasan çıkaracakmış gibi tetikte beklettirir ancak ürkütmez, aksine hep adrenalinin bitmeyen heyecanını hissettirirdi. İşte bu yüzden gece yüzmeyi ayrı severdi Barbaros.
Şu denizin gecesi de gündüzü ayrı güzeldi işte!
Şimdi de kulaklarındaki uğultuyla, nefesini tutmaktaki zorluğuyla karabasanını kendisi yakalamış, biraz da ona karabasan olmuş gibi hissediyordu Barbaros. Kollarını bir an olsun gevşetmiyor, sürekli çırpınıp duran canlıyı mümkün olduğunca sabit tutmaya çalışıyordu lakin bu çaba, denizde köpekbalığına, gökte bir kuşa karşı gelmek gibiydi... ne kadar denerse denesin, denizden olana denizde üstün gelemezdi. Sığ koyda, onu bir an önce kıyıya çıkarmak için olan çabası da bundandı.
Denizin, onun evi olması Barbaros'u durduramazdı. Ne de olsa Barbaros da Karadeniz'in çocuğuydu, iki solungacı yok diye kendini karadan sayamazdı.
Kolları arasında tuttuğu beden, bir insana; bacakları arasında kalıp bir saniye olsun durmayan upuzun kuyruk ise bir balığa aitmiş gibi geliyordu. Ürktüğünden olsa gerek, ara ara omuzlarına geçirilen dişler de okyanusun diplerinde yaşayan tehlikeli canlıların dişlerini andırıyordu. Fakat tüm bilgisi de benzetmesi de bundan öteye gitmemeliydi Barbaros için; çünkü eğer düşünür de tam olarak neyi kucakladığını anlamaya çalışırsa her an aklını yitirebilirdi.
Ciğerleri hava diye isyan etmeye başlarken dişlerini olabildiğince sıktı, kendi kendini telkin etmeye çalıştı Barbaros. Şimdi güçten düşmenin sırası değildi. Üstelik bir ayağı artık yere de basıyordu, her an kayalıkların arasına çıkabilirdi. Ne pahasına olursa olsun bu canlının yeniden okyanusa dönmesine izin veremezdi.
''Hadi oğlum!'' diye içinden kendine güç vermeye çalışırken yüzünü iyice kıpkırmızı ederek kollarını sıkılaştırdı, yere basan ayağından kuvvet almaya çalışarak kendini kayalıklara doğru ittirdi Barbaros. Ancak kollarındaki canlı da uslu durmamış, neler olduğunu anlamış gibi kuyruğunu sağa sola savurarak bacaklarının dengesini bozmuştu.
Barbaros dilini boğazından çekmese de dengesi bozulunca refleksle ağzını aralamış, sinirle bir küfür mırıldanmıştı. Tam olarak neye kızacağını bile bilmiyordu ama bu afallama hiç iyi olmamıştı çünkü zar zor tutabildiği canlı, yine gücü eline almış, kolları arasından sıyrılmaya başlamıştı.
Havasızlık gözlerini karartmaya başlarken, artık son saniyelerini yaşadığını düşünerek de olsa kolları tamamen boş kalmadan önce, canlıyı beli olduğunu düşündüğü yerinden son gücüyle sıkı sıkı kavradı Barbaros. Tam da bu sırada, bir ışık ansızın aralarına girip kaçmaya çalışan canlıyı afallatınca beline iyice asıldı, onunla beraber kayalıklara doğru kendini savurdu. Işığın kaynağı olduğunu düşündüğü İdris de hemen kollarının altından tutup kendini sudan çıkartınca sesli sesli, hırıltılı nefesler almaya başladı kaptan, yeniden çırpınan bedene daha güçlü sarıldı. Neyse ki artık avantaj kendinde sayılırdı.
''Kaptan...'' İdris dehşete düşmüş gibi karşısındaki manzarayı izlerken ne yapacağını bilemedi, tek ışık kaynakları olan telefonunu düşmesin diye sıkı sıkı kavradı. Barbaros tam olarak ne yakalamıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR OKYANUS ŞARKISI - BL
FantasíaBir damla yaş düştü denizcinin gözünden; okyanus ürperdi, dalgalarla teselli etti. Bir inci düştü denizcinin seyir defterinden, kalbi ürperdi, büyüleyici bir şarkı duyuldu. Sevdiği ağlıyordu, okyanus iç çekiyordu ama denizci teselli edemiyordu; Çünk...