Peter'ın aşağıdan yardım çığlıklarının sesi buraya kadar geliyordu. Edmund bana baktı ve bana yaklaşıp tutkulu A öptü.
Edmund: Eğer buluşamazsak borcumu ödedim.
Dedi ve elime fenerini tutuşturup koşarak giderken arkasından seslendim.
Amelia: EĞER ÖLÜRSEN SENİ DİLİRTİR VE BİR KERE DAHA ÖLDÜRÜRÜM.
O andan sonra bir daha bir daha Edmund'ı görmemeyi aklımdan bile geçirmedim. Arkamdan ayak sesi geliyordu ama çaktırmadan gülerek sanki elimdeki feneri kılıcın olduğu yere koyuyormuş gibi yapıp bir anda kılıcı çektim. Bir asker karşımda çıktı. Size söyledim kılıç kullanmayı çok fazla bilmiyorum. Kılıçları kızı bir kaç kere çarpıştırdıktan sonra kulenin ucuna gelmiştim. Sanırım ölen kısım Edmund değil ben olucaktık. İşte bu sahneyi aklımda canlandırabiliyordum çünkü böyle olaylar yaşadığını söylemişti zaten ve hala hayattayım da ama ben dediğim gibi sadece hırkam ile formamı rengini uydurmaya çalışıp sevdiğim çocuğu sadece izleyen taraf dolandım. Belki o gün gelmeseydim daha da iyi olabilirdim. Max Edmund'ı bulamadığım için depresyona girer ve uzun bir süre sonra babamın güzel bir dilim pizzasıyla kendime gelebilirdim ama artık ne kendime gelebilirim ne de kendim olabilirim. Diye düşünürken asker bir anda arkasına döndü ve yere yığıldı. Orada gri bir kedi gördüm.
Kedi: Evet biliyorum ben bir fareyim. Hem de normalden daha küçük bir fare. Adım Fereo.
Amelia: Hayır hayır hayır. Kendini küçük düşürme. Hayatımı kurtardığın için teşekkürler.
Dedim ve hüngür hüngür ağlarken ona sarıldım. Fereo bir anda dona kaldı ama sonradan o da bana sarıldı.
Fereo: Her neyse leydim. Hadi savaşa devam edelim.
Ona gülerek baktım ve ben önden giderek Fereo'nun görünmesini engelledim. Ben bir asker ile savaşır iken arkadan çıkıp onları alt ediyordu. Bir asker ile savaşır iken bir anda arkamdan çıkmadı. Etrafıma baktığımda yoktu. Kılıçtan kurtulmaya çalışırken elime derin bir kesik denk geldi. Arkama kaçtım. Kıytı bir köşede bir yede oturdum ve hemen kolumdan bir parça kumaşı kesip elime bağladım. Üstümdeki merdiven bir anda kırıldı. Daha demin elimi kesen asker karşımda duruyordu. İşte şimdi öldüm diye gözlerimi sıkıca kapattım. Önümden düşme sesi geldi. Gözlerimi açtığımda asker yerde karşımda ise Edmund bana elini uztıyordu.
Edmund: Hadiii. Buradan hemen çıkmamız lazım.
Elini tuttum ve beni bir ata bindirdi. Kaleden en onunda çıkmıştık. İçeride bir sürü yandaş ceset ve canlı vardı. Onlara düzgünce baktım. Önüme dönüp Edmundvın beline sıkıca sarıldım.
Amelia: Sen yokken az daha 2 kere ölüyordum.
Edmund: Farkındayım ve özür dilerim. Ayrıca Fereo'yu ben gönderdim. Senin hakkında edişelenmediğimimi sandın?
Ona daha da sıkı sarıldım
.
.
.
Attan indim ve ilk sarıldığım kişi Susan oldu. Kulağıma bir şeyler fısıldadı.
Susan: Sana verdiğim şeyleri kullandın mı?
Amelia: Hayır.
Dedim ve ayrıldık. İki kere sırtıma vurdu. Diğerleriyle de sarıldıktan sonra içeri girdik. Yemek yerken Edmundva işaret ettim. O da gözlerini uzun süre boyunca kırptı. Ben de yemeğine devam ettim.
TikTok: yn_byers
İns: partigre_kun
( Kelime sayısı: 451 )
( yeniden güncelleme tarihi: 02.08.23 )
( Oy sınırı: 15)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Edmund x reader |Narnia Günlükleri|
FanfictionBir kızın hoşlandığı çocuğun kral olduğu farklı bir boyutta farklı bir ülkeye düştü. Neden olduğu bilinmeden bir anda kendini o ülkede kendini buluyor ve olayların gelişmesiyle gerçekler açığa çıkıyor. . . . Amelia