Bölüm Beş: Sürgün Savaşçı

114 21 43
                                    

Müzik: Enya - Athair Ar Neamh

Derin

"İşte şimdi yandık, bücür." dedi Darian koluyla beni biraz daha geriye doğru iterken.

Etrafımızdaki gökyüzü mavisi şeffaf kalkan, elektrik devresi cızırtıları eşliğinde yanıp sönmeye başlamıştı. Kalkanın içine hapsettiği hava ise duvarlara baskı uyguluyor; saçlarımın uçlarının ve eteğimin pilelerinin havalanmasına sebep oluyordu.

Sabahtan beri birçok düşük seviyeli yaratıkla karşılaşmıştım. Fosforlar, çiçek kurbağaları, mantar kabuklu salyangozlar ve daha nicesi. Seviyelerine karşın, muhtemelen saydığım yaratıkların hepsi bu kadından korktuğumdan çok daha fazla korkmamı sağlamıştı.

Renkli bir çizim gibiydi. Pembe alt tonlu pürüzsüz cildi yer yer gölgelendirilmişti. Keskin yüz hatları ve net bakışları vardı. Yeşil göz bebekleri, gözünün yapısına kıyasla oldukça iriydi. Hızma takılı burnuyla kalp şeklindeki dudakları arasına minik bir çukur kondurulmuştu. Boynuna dolanmış örgü kolyelerden ve taktığı deri korumadan çok fazla seçemesem de; hemen gerdanında, köprücük kemiklerinin üzerinde iki kuş tüyü dövmesi vardı.

Darian'ın kasılmış sırtının arkasından çıkmaya çalıştım fakat bana artı bir koruma görevi gören kolu hiçbir şekilde öne geçmeme izin vermiyordu. Yan tarafından çıkmayı deneme gafletini gösterdiğimde ise işler benim için daha da kötüleşmiş, eliyle omzumu tutmaya başlamıştı.

Bir daha tekrarlamama gerek var mıydı bilmiyordum ancak silahı olan kişi bendim!

"Darian, bence konuşmayı deneyebiliriz."

Gözlerinin içerisine bakmak, ona bir bildiğim olduğunu ispatlamak istiyordum ancak Darian, bir an olsun gardını düşürmüyordu. Gerçi... Bir bildiğim olduğu da pek söylenemezdi. Sadece duygularımı dinliyor ve kadının bize zarar vermeyeceğine içtenlikle inanıyordum.

Aslında, duygularımı dinlemek hiç de huyum değildi.

Araf, soğuk bir dağdır. İnsan gece yastığa başına koyar; bir yanına hayallerini alır, diğer yanına akıl ve mantığı. Karanlığın içinde üşür de üşür...

Kalkan, keskin bir cızırtı sesiyle kapandı. Artık Azura için açık hedeften başka bir şey değildik.

"Sen bir Likos Elfi'sin." dedi Darian, yarım ağız sırıtırken. Yüzünde meydan okur bir ifade vardı.

"Ne elfi?"

Benim fark etmediğim ne fark etmişti bilmiyordum ancak Darian, hemen yanı başımızdaki kılıcına uzanırken okun ucu sadece onun hareketlerini takip etmekle yetinmişti. Sorumun cevabının artık bir önemi yoktu. Darian'ın eline bariz bir koz geçmişti ve onu kullanmaktan çekinecekmiş gibi de durmuyordu.

"Nereden anladın?"

Az önce kendinden oldukça emin, tehditkar bir şekilde tuttuğu yayı şimdi titriyordu. Ok ise parmaklarının arasından kaymaya başlamıştı.

Darian önce kılıcıyla elfin saçını işaret etti. "Tılsımla saçlarını değiştirebilir..." Sonra ise havada Azura'nın tüm vücudunu içerisine alacak bir daire çizip "...Hatta ten rengini örtbas edebilirsin." dedi. En sonunda kılıcın ucu, elfin boğazını işaret edecek şekilde durdu. "Ama bunların hiçbiri biz savaşçıların göz perdesine etki etmez."

Sargon: İblis İstilasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin