Bölüm Altı: On Dakika

119 17 64
                                    

Bu bölüm için dört şarkımız olacak. Öncelikle şununla başlayalım;

Müzik: Gilded Lily - Cults

Darian

"Tek başına savaştığını sanıyordum." dedi Griffin ve bir koluyla pelerinini savurup elini beline dayadı. "Bu tatlı kızın sana katılmasını nasıl sağladın?"

"Demek istediğim..." Adımları tekrardan Laretta'nın yanına doğru yöneldi ancak bu sefer önünde durdu ve başını geriye doğru atıp göz göze gelmelerini sağladı. "...Söylentiyi duymamış olamazsın, değil mi?"

"Söylenti mi?"

"Evet, Darian'ın sizden sak-"

"Laretta, Azura. Gidiyoruz!" diyerek kliseden dışarıya fırladım.

Azura ve Laretta'nın arkamdan gelen "Nereye gidiyoruz?" veya "Yavaşla biraz!" gibi söylemleri kulağıma sadece birer uğultu olarak çalınıyordu.

Büyük, sert adımlarla ve var gücümle ta ki duru bir açıklığa ulaşana dek yürüdüm. Açıklık, iki büyük ormanın arasında, yüksek, sıra dağların önünde ve denizin kıyısında kalıyordu.

Dalgalar dik taşlara çarparak havaya köpükler püskürtüyor ve alçak, hâli hazırda düşüncelerle dolu aklımın daha da karışmasını sağlayan sesler çıkartıyordu.

Az ileride, olduğum yerden sadece birkaç metre uzakta, uzun boylu, yayılan kökleri ve koyu yeşil gölgeliği olan eski bir meşe ağacı duruyordu. Parlak güneş ışınları yaprakların arasından sızıyor, hemen altında bitmiş mantarların üzerini ışık ve gölgeyle okşuyordu.

"Geride durun." dedim nefes nefese kalmış olan iki kadına.

Kahverengi, üzerinde beyaz benekler olan büyük başlı, eğri gri saplı mantar yavaşça kıpırdanmaya ve kendini, içinden bitme gibi gösterdiği toprağın arasında saliselerle sürümeye başladı. Ardından dibindeki küçük mantarlar bir kanat edasıyla açıldı ve yaratık kamufle olduğu yerden kafasını çıkardı. Gözlerinde biriken kuru kanlar kırpmasıyla birlikte bir kabuk edasıyla dökülmeye başladı.

Canavar, üzerine tünediği arka bacaklarını esneterek doğruldu. "Şu an cidden..." Üzerime doğru koşmaya başladı. "...Bir şeylerin canına okumak istiyorum!"

Canavarı yumrukladıkça öfke, ivme kazanan bir fırtına gibi içimde kaynıyordu. Her şey ters gidiyor gibi görünüyor, her aksilik ufukta ayrı bir kara bulutmuş gibi yolumu görmemi engelliyordu. Kalbim hızla atıyordu. Şakaklarımdaki damar her öfke dalgasıyla birlikte sızlıyordu.

Üzerimde yoğun bir güçsüzlük hissi vardı. Sanki kendi duygularımdan yapma bir kafese hapsolmuş gibiydim. Bir öfke maskesinin ardında titreşen vahşi, evcilleştirilmemiş bir enerji tarafından tüketiliyordum. "Kahretsin! Kahretsin! Kahretsin!" Dünya bozuldu, odak noktam daraldı ve tüm akılcılık, öfkemin fırtınasıyla süpürülüp götürüldü.

"Darian, o insanlarla aranda ne geçti?" dedi Azura, ilk defa bana karşı söylediği kelimeleri seçmeye çalışırken.

"Bu konuda konuşmak istemiyorum." Başımı çevirip suratımı göremeyeceklerinden biraz daha emin oldum.

Gözlerim öfkeyle alev alev yanarken, kaşlarım sinir ve kafa karışıklığı karışımı bir ifadeyle çatılmıştı. Sanki içimde yükselen bir ateş vardı, beni yoluna çıkan her şeyi tüketmekle tehdit ediyordu. Onu en derinlerime baskılamaya çalışmamla oluşan kısıtlamalarından kurtulup hayal kırıklıklarını dünyaya duyurmak için yadsınamaz bir dürtüsü vardı.

Derinlerimde, tüm bu duygu kargaşasının ortasında, birilerinin öfkemin altındaki acıyı görmesi ve çalkantılı sularımda hayatta kalmama yardım etmesi için bir anlayış, teselli özlemi vardı.

Sargon: İblis İstilasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin