Bölüm Sekiz: Meydan Okuma

56 7 31
                                    

Müzik: How Villians Are Made - Madalen Duke

Darian

"Kahramanlar!" diye bağırdı Kral Tiberian, elindeki kadehi koca bir gülümsemeyle kaldırırken.

"Çabalarınızı takdir ediyorum! İlk felakete göre çok az hasar aldık. Ben bile bu konudaki şaşkınlığımı gizleyemiyorum."

Yuvarlak masaların etrafına dizilmiş olan oyuncalar sohbetlerini kestiler ve tüm dikkatlerini Kral'a verdiler. Kadehleri havaya kalktı.

"Bu gece ziyafet çekiyoruz. Sonuna kadar eğlenin. Şerefe!"

Griffin, kadehini sadece kızlardan oluşan loncasına doğru kahkahalar eşliğinde kaldırdı. "Şerefe!" diye bağırdı ilk yudumunu almadan hemen önce.

Adsız Üstatlar Loncası lideri Raden, yayını omzuna taktı ve masadaki kızartma tabaklarından birini aldı. Üyeleri ile sohbet ediyor, zaferinin tadını çıkarıyordu.

"Raden, yavaş ye de boğulma!" diye bağırdı Griffin, kızlardan birinin doldurduğu kadehi alırken. "Bize lazımsın."

Raden öksürmeye başladığında başka bir masadan hafif kıkırdamalar duyuldu. Kara Nöbetçiler Loncası'nın üyeleri, tıpkı liderleri Koa gibi sessiz kişilerdi. Kalabalıktan uzakta bir masa seçmişlerdi ve şaraplarını yudumlarken konuşulanları dinlemekle yetindiler.

Ucubeler...

Hepsi gözümde birer kukladan ibaretti. Çoğu lider felaket esnasında kayda değer hiçbir şey yapmamıştı. Tüm katlara birkaç üye bırakıp iblis lordunu öldürmeyi başarmışlardı.

Ne başarıydı ama? Kaptan gemisiyle birlikte batmaz mıydı?

Bir keresinde babam bana "Simge olmak için değil, onu yaşatmak için doğdun." demişti. O zamanlar henüz yedi-sekiz yaşlarındaydım. Zihnim, içinde bulunduğu tehlikeyi algılayamayacak kadar savunmasızdı.

Büyüdükçe anlamıştım ki; benim gibi insanlar onlara amaç verecek bir simge olmadığında kendilerine tehdit oluşturacak kadar yalnızlaşıyorlardı.

Artık yirmi üç yaşındaydım; babamın simge olduğunu anladığımda on iki, minnet duygusunun yerini muhtaciyet aldığında ise on beş.

Komik.

Gerçekten de komikti. Nasıl hâlâ şaşırabiliyordum ki? Nasıl olur da kendi yücelttiğim, idolleştirdiğim, taptığım canavar beni ısırdığında böylesine şok olabilmiştim?

Gözlerim Kral Tiberian'ı aradı. İşte, oradaydı. Uzun, beyaz sakallarını sıvazlıyor, dişinin kovuğuna uygun birkaç oyuncu bulma umuduyla etrafı inceliyordu.

Yaralı da olsa herkesin kutlamaya katılmasının tek bir sebebi varsa o da Tiberian'dı. Oyun Kurucusu'nun sağ kolu olarak da bilinen Tiberian, birçok oyuncu için çıkışa giden en kolay yoldu.

Salak insanlar. Onları neyin beklediğinden bir haberler.

Kalabalığın içerisinden gözleri beni buldu. Aramızda onlarca oyuncu, metrelerce mesafe vardı ancak öfke dolu bakışlarımızın ısısını hissetmemek elde değildi.

"İnsan, tabiatı icabı kime zarar vermişse ondan nefret eder." diye bir söz okumuştum tarih kitaplarının tekinde.

Nefret, belki de yeryüzündeki en kişilikli duyguydu. Sevgi denilen umutsuzluğun aksine sahtesi çok ender bulunurdu. Karşılıksız kaldığı durumlar da pek azdı. İnsanı hiçbir zaman aldatmaz, yanıltmazdı. Hayal kırıklığı veya acı hissettirmezdi. Sadece kızdırırdı ve bu kızgınlık, sevginin veremediği huzurun anahtarı oldurdu. O kadar temiz, kolay anlaşılır ve istikrarlı bir duyguyduki nefretten ancak nefret edilebilirdi. Nefret ancak nefret kadar güzeldi.

Sargon: İblis İstilasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin