Gök yüzüne bakarken sanki bir terslik varmış gibi hissediyordum hergünkinden dağa çok yıldız vardı ve ay okadar parlaktıki bakınca gözlerim uyuşuyordu.
Bir an annemin bağırma sesiyle eve geçtim annem sofrayı kurarken sert bir bakış babama atarak
"Bak şu kızına günün yarısı dışarda itiyle geçiriyor, kalan yarısınıda küçük kulübede.
Akşamda geç saatlere kadar terasta yıldızları seyrediyor bir kere olsun anneme yardım ediyim demiyor."
Babam sırf annemin dırdırından kurtulmak için bana bakarak
"kızım annen artık yaşlandı ona yardım etmelisin hem bak artık 18 yaşına geldin."
Hafif sırıtarak mutfağa geçerken annem babamın omzuna sertçe vurarak "yaşlandım öylemi ? ben dağa otuzsekiz yaşımdayım ya sen ? Kırkına gün sayıyorsun."
Babam gülümsiyerek omzunu ovuşturarak bir yandanda elindeki tableti yere bırakıp konuyu dağıtmak için
"hadi sofraya geçelim sana söz sofrayı ben toparlarım."
Annem hayla kapıda dikilip onları seyrettiğimi görünce ayağındaki terliği çıkarıp bana fırlatı terliğin bana çarpmaması için hafif zıpladım ama biraz geç zıpladığım için terlik karnımın ortasına çarptı gülerek karnımı avuşturup
"acıdı ama."diyerek mutfağa hızlı adımlarla yürüdüm annemin arkadan babama gülerek
"Bu kız asla uslanmayacak."
dediğini duydum mutfağa varınca kapıda durup biraz içeriye baktım aslında orta zenginlikte bir aileydik ama mutfağımız çok lüks ve güzeldi aslında bunu anneme borçluyuz çünkü annem üniversitede mimarlık okumuş ama babamla evlendikten sonra okulu bırakmış mutfağı gören akrabalarımız annemin mutfağı yaptığına inanmıyor çünkü duvardaki açık beyaz ve dolapların gıri rengi,masanın şıklığı,avizenin parlaklığı...
Herşey okadar birbirine uyumluyduki bu evden tamamen farklı bir görünüme sahipti.
Sofraya bakınca zaten annem her şeyi koymuştu bende tezgahın yanına gidip üst üste duran üç bardağı ve kolayı alıp masaya koydum tam o sırada annemle babam içeriye girdiler babam annemin omzunu tutarak"Bak bide diyorsun luna birşey yapmıyor."
Annem babamın elini omuzundan iterek alaycı bir ses tonuyla
"Gözlerim resmen kamaştı iki dakikada nasıl tüm yemekleri yapıp sofrayı kurdu anlamıyorum."
Babam kahkah atarak
"Belkide kızımızın özel güçleri vardır nerden biliyorsun?"
Annem babama ters ters bakarak masaya geçti babam da annemin yanına geçerek oturdu gülümsiyerek sandalyeye oturarak yemekleri servis etim pirinç,kızarmış et ve çorba vardı.
Çok medeni bir aile olmasakta yinedede küçük bir peçete alıp dizlerimizin üstüne koyup böylelikle yemeğe başlardık ve mutlaka çatal ve bıçağın elinde olması gerekir yada bıçakla kaşık çok saçma bir kural olsada babam bunun bir görgü kuralı olduğunu söyler ama amcama misafirliğe giderken bu hareketimizden dolayı herkes bize bakarak güler ve amcam hep babama"keşke seni hindistanlı biriyle evlendirseydik ozaman baş parmağın çatal orta parmağın kaşık ve serçe parmağında bıçak olurdu diyerek hep gülerdi."
Babam amcama bakarak susardı.
Yemeğimizi yerken aniden kapı çok sert çalmaya başladı babam anneme göz işareti yaparak beni gösterdi ne olduğunu anlamadan annem hızlıca ayağa fırlayıp yanıma geldi üstümdeki bez parçasını atarak elimdeki çatal ve kaşığı hızlıca çekip masaya fırlatı.
Yutkunarak "neler oluyor burda ? Alt tarafı kapı çaldı neden bukadar panikliyorsunuz?"
Annem kolumdan tutup beni yukarıya kaldırarak
"Soru sormanın zamanı değil hadi hemen odana git ve kapıyı kilitle ben çık diyene kadar odada kalacaksın anladınmı ?"
Şaşkınlık içinde birşey diyemeden hızlıca merdivenlerden yukarıya çıkarak odama girdim ve hemen annemin dediği gibi kapıyı kilitledim yatağa uzanarak birkaç dakika boyunca tavana baktım ve aniden silah sesleri gelmeye başladı yatağımdan fırlayarak kapıya koştum elimi anahtara uzatırken aniden annemin dediklerini hatırladım ama artık bunun hiç bir önemi yoktu çünkü annemin hayata olup olmadığını bile artık bilmiyordum hızlıca anahtarı çevirip merdivenlere koştum babam salonun ortasında kanlar içinde yatıyordu bağırarak merdivenlerden inip babamın cansız yatan bedeninin yanına gitim elerimi başının altına koyup kaldırarak anımı başına koyup bağırarak ağlamaya başladım vücudundaki kan bedenime değince dağda bağırıp hıçkırarak yüksek sesle ağlamaya başlıyordum aniden enseme birşeyin dayandığını hisettim bunun bir silah olduğunu çok geçmeden anladım babamın başını yere koyarak gözlerimi kapatım tam ateş etmesini beklerken aniden adam yere düştü hızlıca gözlerimi açıp arkamı dönerken annemin parçalanmış sandalye parçasını yere atarak koluma girip
"Hadi gidiyoruz."
Ayağa kalkarken yerde yatan adama baktım siyah deri çeket ve kumaş pantolon giymişti şapka ve maske taktığı için yüzünü göremedim kapıya doğru koşarken son bir kere dağa kafamı çevirip adama baktım ve sol elinde yılan dövmesini olduğunu fark etim.
Evden çıkarken sokağa doğru koşmaya başladık gece olduğu için hiç taksi geçmiyordu annem beni boş çöp kovasının yanına çekerek aşağıya çöktü bende hızlıca aşağıya çökerek sokak lambasının loş ışığıyla annemin vücuduna göz gezdirdim hiç yara yoktu sadece yüzünde kan damlaları vardı bunun babamın kanı olduğunu anladım annem saçlarıma elini dolayarak gözlerimin içine bakıp
"Birşey oldumu sana?"
Birşey diyemeden anneme sıkı bir şekilde sarılarak ağlamaya başladım annemin de ağladığını hisettim ama artık yapacak birşey yoktu.
Aniden anem beni geriye doğru iterek gözlerimin içine bakıp"Bir telefon bulup polisi arayacağız sonrada amcanın evine gidicez merak etme hiçbirşey sana olmayacak anladın mı?"
Göz yaşlarımı silerek anneme bakıp
"O adam kimdi?"
Annem nekadar söylemek istemesede heceleyerek
"Nişanlındı ?"
Geriye doğru düşerek
"Ne diyorsun anne ? Ben dağa 18 yaşındayım ne nişanlısından bahsediyorsun ?"
Annem
"Kaç."
Diye bağırarak beni iti yere düşerken annemin cansız bedeninin ayağıma düştüğünü görünce hiçbir tepki vermeden ayağa kalkıp koşmaya başladım.
Bukadar tıranbaya dayanacak gücüm yoktu arkamdaki adam silahı yere fırlatarak arkamdan koşmaya başladı sokahı dönünce adımlarımın yavaşladığını hisetim ve aniden dengemi kaybedip yere düştüm gözlerim yavaş yavaş kapanırken adam beni kucağına alıp biraz ilerledikten sonra yanında duran arabadan bir adam koşup kapıyı açtı adamın yüzünü göremiyorrdum aniden bir koltuğa beni oturtarak kendileride arabaya binip sürmeye başladılar aralarında fısıldıyarak birşeyler konuşuyorlardı ne dediklerini anlamıyordum.
Gözlerimi zorla açarak yanımdaki adama baktım maskesini çıkartmıştı sokak lambasının ışığı arabaya vurunca siyah saçlarının yüzündeki uyumu görünce istemeden etkilendim beyaz teni ,kah verengi gözleri ile bana bakarak gülümseyip elini enseme götürerek başımı yavaşça omzuna götürdü ve aniden nekadar istemesemde gözlerim kapanmaya başladı bilmiyorum ama annem ve babamı öldüren bu katilin yanında kendimi güvende hissediyordum nekadar ondan nefret etsemde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKIL TAŞI
AçãoGözlerini bana dikerek "Hadi ne bekliyorsun ateşle şu nalet silahı." Elimdeki silahı ona doğrultum yüzümde göz yaşları süzülürken son birkez gücümü toplayıp sadece tetiğe basacaktım ama herşeyin bu kadar zor olacağını tahmin edemiyordum cenk ayağı...