• 'İn Lak'ech.' (m) •

326 14 0
                                    

İki aydır yoktum ve çok güzel bir geri dönüş yapıyorum.
Çalışmaya başladığım için vaktim hiç yoktu ve benim aklım ficlerimde kalmıştı. Yeni bölümleri yayınladım bir günde. Koca bir aferin alırım yanii. Neheheh

Ben bu hayatta en çok smut yazmaktan zevk alıyorum ya ͡° ͜ʖ ͡°

Keşke kendi yazdığımı okuya bilsem abi(ToT)

Neyse neyse

İyi okumalar dilerim kar tanelerim ~



• ° • ° •

Hep huzurla oturup kitap okumak yada birinin okuduğu kitabı dinlemek istemişimdir. Bu duygu çok farklı ve hoş bir duygu sanırım. Bana ilk kez Jimin kitap okuduğu için bunu hep yapsın diye ondan ricada buluna bilirdim sanırım. Çünki benim için farklı bir boyuttu bu.

Diğer farklı bir boyut daha vardı. Jeon Jungkook'un kendi hayat hikayesini anlatması gibi. Kendimi çok özel hissetdiğim anlardan bir tanesi daha. Bana kendi hayatını anlatacak kadar değer veriyorsa ona bağlanmamak için bir sebep görmüyordum açıkçası. Bana değer veriyordu. Beni güvende hissetdiriyordu. En önemlisi, bana sevgi veriyordu. Bunların hepsini doğru anlıyordum umarım. Eğer kendi kendime kafamda bunları kurduysam gerçekten böyle olmadığını öğrendiğimde yıkılırdım sanırım. Sevginin ve ilginin tadını ilk kez bu kadar yoğun tatdığım içindi bu sanırım. Jungkook'suz ne yapardım bilmiyordum. Belkide gecenin bu saatinde bodrum katında kilitli kalmıştım. Ama değildim. Gecenin üçünde Jungkook bana kendi hayatını anlatıyordu. Küçük anılardan yola çıkmıştı ama şimdi hayatını değiştiren kazayı anlatıyordu. Aralarda duraksasa bile boğazını temizleyerek devam ediyordu. Şimdi olduğu gibi. Bir kaza yaşadım demişti ve susmuştu. Hikayeyi merak etmiyor değildim aslında. Belkide merak ettiğim hikaye değilde onun hayatıydı.

"Nasıl oldu peki.?" sabırsızlığımı sesime yansıtmamak için oldukça kısık sesle konuşmuştum. Odaklandığı noktadan gözlerini ayırmış ve gözlerime kenetlemişti.

Arka bahçede oturuyorduk. Çift kişilik olan çiçeklerle süslenmiş bir salıncaktı. Üstümüzde pike, elimizde birer kahve vardı. Benim kahvem şekerliydi. Onun kahvesi ise her zaman olduğu gibi acı. Elinin biri belimdeydi. Tam sarılmıyordu ama başımı biraz eğersem omuzuna yaslanacağım diye düşünüyordum. Sağ elinde olan Kahve dolu bardağı yere bırakmıştı. Ardından gözümün üzerine kadar gelen saç tutamlarımı arkaya taramıştı parmakları ile. Beklemediğim anda yanağım öpücük bıraktığında şaşkın ifademe gülmüştü. Ve gözlerimin içine baka-baka konuşmaya devam etmişti.

"On sekiz yaşındaydım. Araba kazası. Yeni almıştı babam arabayı bana. Çarpıştığım arabada olan aile üyelerinden sadece hamile kadın sağ çıkmıştı. Ama oda doğum yaparken ölmüş. Kan kaybından. Ben ise... Komaya girmiştim." Jungkook'a ve o aileye üzülmüştüm.

Her gün birilerinin öldüğü gerçeği ile yüzleştiğimde sadece beş yaşındaydım ve tanımadığım insanlar için neredeyse iki saat aralıksız ağlamıştım. Aslında ben her kesi düşünen ama kendini umursamayan birisiydim. Hizmetçilerimizin çocukları bir şey kırdığında yada izinsiz bir yerlere gittiklerinde sanki ben izin vermişim yada ben yapmışım gibi gösteriyordum. Aslında babam onların yaptığını bilse bile onlara bir şey yapmaz sinirini benden çıkardı. Her iki durumdada olan bana oluyordu yani.

"Çok üzüldüm. Senin içinde, o aile içinde." düşüncelerimi dışa vurduğumda gülümsemişti. Omegamın Jungkook'un gülüşüne bile zaafı var gibiydi. Ne zaman Jungkook küçücük gülümsese Omegam huzurla feremon salgılayıp duruyordu. Aslında omegamın Jungkook'un alfasına kur yapması beni utandırıyordu. Bazen göz-göze geldiğimizde durumu anladığı için yan gülüşünü sergiliyordu ve benim yanaklarım kan topluyor, alev-alev yanıyordu. Omegam ile aramın iyi olmasının nedeni de Jungkook'tu. Ah Tanrım, cidden. Hayatımda olan en iyi ve en güzel şeylerin olmasının sebebi hep Jungkook'mu olacak.?

In Lak'ech {TaeKook} Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin