2. bölüm: kraliçem

147 12 25
                                    

Felix bana işlerden,kurallardan bahsetmişti bu sırada etrafıda gezdirmisti. Açıkçası çok tatlı biriydi.
Felix: sormak istediğin bir şey var mı rosie?
Rose: aslında evet...
Felix: nedir?
Hiç bir sey demeden büyük duvarları işaret ettim.
Felix: şey...orası labirent. Oraya koşucu değilsen asla girme rose, tamam'mı?
Rose: koşucu?
Felix: evet sana koşucuları söylemeyi unuttum. Koşucular her sabah labirente girer ve çıkış yolu ararlar, ama kapılar kapanmadan gelmek zorundalar.
Rose: neden?
Felix: orda seni öldüren şeyler var. Nasıl göründüklerini bilmiyoruz çünkü onları görüpte hayatta kalan hiç olmadı.onlara ızdırap veren deriz. Kapılar güneş battığında kapanır ve sen kayrana giremezsen tüm gece labirent'te kalmak zorundasın demektir. Ve labirent'te geceyi anlatabilen kimse olmadı. Hepsi öldü yada sokuldu.
Rose: sokuldu?
Felix: bildiğimiz kadarıyla bir iğneleri var ve içinde zehir gibi bir sey bulunuyor. Eğer o iğneyi sana batırırlarsa kafayı yiyorsun,deliriyorsun,daha hırçın oluyorsun. Bu sebeple sokulan herkesi guneş batıyorken labirent'e atıp sürgün ederiz.
Burası tahmin ettiğimdende kötüydü.
Felix: ama korkma, kayrandayken asla sana zarar gelmez.
Rose: evet...
Felix: bu arada saçların çok güzel.
Rose: saçlarım?
Felix: evet, aynı benim ki kadar sarılar!
Gülmüştüm çünkü haklıydı. Bu zamana kadar kayranda sadece o ve benim saçlarım bu kadar sarıydı.
Birisinin bana seslendiğini duydum, arkamı döndüğümde bunun Alby olduğunu gördüm.
Alby: Rose bu bıçağı mattheo'ya verebilirmisin? Benim işlerim var.
Rose: şey ama kim olduğunu bilmiyorum?
Felix: seninle gelirim.
Rose: olur.
Alby: teşekkür ederim rose.
Rose: rica ederim Alby.
Felix ve ben labirent kapısının önüne geldik ve beklemeye başladık. Bir süre sonra benim uykum geldi, bu yüzden felix ile bir kütüğe oturduk ve ben kafamı felix'in omzuna yasladım.
Yazarın gözünden:
Koşucular gelmişti ama rose uyumuştu.
Felix: minho!
Koşucuların lideri olan minho kafasını çevirip felix' e baktı.
Mattheo: hayranların var minmin.
Minho: bana bir daha minmin dersen kafanı uçururum theo.
Mattheo: lo siento minmin( üzgünüm minmin)
Minho: ne? Bana karşı ispanyolca konuşma demedim'mi?!
Mattheo sadece gülmekle yetindi ve minho ile felix'in yanına gittiler.
Felix: sonunda geldiniz.
Minho: O kim?
Felix: O yeni çaylak, ismi Rose.
Mattheo: sonunda bu iğrenç yere harika birisini yolladılar!
Minho: harika biri?
Mattheo: mükemmel olduğum için ben harika insanları tek bakışla anlarım. Sen anlayamazsın minmin!
Minho: benden başka mükemmel olmadığı için anlamamam normal Titi!
Mattheo: bana bir daha titi deme!
Minho: sende minmin deme!
Felix: off bir susun be! Alby bu bıçağı sana vermemi istedi mattheo.
Mattheo bıçağı alıp felix ile konuşurken, minho kızın önünde diz çöktü ve yüzünü incelemeye başladı. Kendi kendine düşündü minho.
Minho: ( rüya kadar güzel...)
Mattheo: kızı öldürecekmiş gibi bakma manyak!
Minho: kapa çeneni velet.
Mattheo: bebek gibi görünen yüzümü kıskandığını bu kadar belli etme mimho'cum.
Minho: seni boğmama az kaldı mattheo'cum.
Mattheo: sustum.
Onlar konuşurken newt geldi.
Newt: ne oluyor burda?
Minho: bazıları kuduruyor.
Mattheo: kudurmuyorum!
Minho: bazıları demiştim ama üstüne alınıyorsan bilemem bebeğim.
Mattheo: O saçlarını uyurken kesimde gör sen.
Minho: O yüzünü yamultayimde bir sen.
Newt: onu sormamıştım! Rose niye uyuyor?
Felix: mattheo'yu beklerken uykusu geldi.
Newt: anladım.
Dedi ve kızın önünde eğilerek bir elini rose'nin yüzüne nazikçe koyup okşadı.
Newt: Rose...uyanmalisin.
Mattheo: oww ne tatlıı.
Newt: kapa çeneni theo.
Mattheo: anlayın artık bu çenemi kapatmayacağım!
Minho: boş yapma ve harita yapmaya gel.
Dedi ve minho ile koşarak gitti.
Rose: newt...
Newt: evet benim rose. Hadi uyan.
Rose: ama uykum var...
Felix: bence uyusun newt. Onu şenlik ateşinde kaldırırız.
Newt: peki. O zaman sana kalıcağın kulübeyi göstereyim gel.
Mattheo: bekle,bekle! Burda ki harika ötesi kişiyi nasıl göremezsin?
Rose: özür dilerim, sadece çok uykum var.
Mattheo rose'nin önünde bir prens gibi eğildi.
Mattheo: size kendimi tanıtmama izin verin kraliçem. ben mattheo, buranın en yakışıklı,en tatlı,en zeki,en komik kişisiyim.
Minho uzaktan mattheo'ya bağırdı.
Minho: BENDEN SONRA!
Newt: sen onları boş ver, hadi gel.
Rose newt'i takip etti ve bir kulübeye geldiler.
Newt: kimse seni rahatsız etmesin diye tek başına burda kalıcaksın.
Rose: teşekkür ederim newt.
Newt: ne demek.
Rose içeri geçip şenlik ateşine kadar uyumuştu.

{ hayatımı ben seçmesemde,  seni ben seçtim}

KAÇAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin