Sessizliğin İzinde

387 55 45
                                    

                         1.Bölüm

Sertab Erener: Tek Başıma

"Acı günlerin tadına bakmadan tatlı günleri kaşıklayamazsın."
   
                              <3

Vakitlerden bir nisan akşamıydı ve gecenin karanlığı tüm yeryüzüne yayılarak varlığını sürdürüyordu.

Gece, herkesten sakladığımız dert ve tasalarımızın dünyaya çıktığı bir vakti yansıtmakla birlikte kainattaki tüm varlıkların güzelliğine el koyduğu söylenirdi. Bu söylemlerin, haklılık payı olmamasının yanı sıra bu kalıplaşmış bir düşünceydi ve insanlar üzerinde çokça etki yaratıyordu.

Oysa ben geceyi seven nadir insanlardan biriydim. Günün en çok bu vaktini severdim çünkü kendimle baş başa kalıp aynı zamanda bütün düşüncelerimi irdeliyip süzgeçten geçirdiğim tek vakit dilimiydi diyebilirim.

"Gitmeli miyim?" diye sordum yıldızlara bakarak ve o an Allah'tan bir işaret istedim.

Saniyeler sonra bir yıldız kaydı, inanamıyordum. Ellerimle açık kalan ağzımı kapattım ve "Gerçekten mi?" diye sordum ikinci kez.

Bir yıldız daha kaydı. 'İçimden bu bir tesadüf olamaz ki' diye geçirmeden edemedim.

O gece karar verdim. Belki de bu hastane son şansımdı ve ben bu şansı sonuna kadar kullanmalıydım.

Evet, yanlış duymadınız...

Bir hastane ve son şans kelimelerini kullandım.

Ben, Almira Yıldız. Tam on yedi yıldır bir hastalıkla savaşıyorum, yani yürüyemiyorum. Her şeye ve herkese rağmen bu hastane benim son şansım olabilir. 'Yürür müyüm?' bilmiyorum fakat sonunda 'En azından çabaladım.' demek istiyorum.

Ben, bunları düşünürken yan bahçeden bahçemize atlayan birinin ayak seslerini duydum.
Başımı masadan kaldırmadım çünkü bu kişinin İrem olduğuna adım kadar emindim.

"Bakıyorum da karaları bağlamışız." diyerek hüznünü bastırmaya çalışan İrem'i duydum. Bastırmaya çalışsa da engel olamıyordu veya ben onun kişiliğini çözmüştüm, bilemiyorum.

"Ne alaka?" diye kaldırdım kafamı, sesimi onun tam aksine neşeli tutmaya çalışsam da gözlerim bana ihanet ediyordu.

Gözlerim doluydu fakat dudaklarımda acı bir tebessüm peydahlanmıştı.

"Ben ve üzülmek... Bu iki kelimeyi aynı cümlede kullanabilir miyiz sence?"

Her insan gibi elbet ben de üzülüyordum, hem de fazlasıyla... Fakat bunu dışarıya yansıtmayı bilmiyordum.

Ben zaten oldum olası acılarımı hatta mutluluklarımı ve bazen de zaferlerimi hep kendi içimde yaşadım. Çok konuşurum bu muhakkak ama hiçbir insan, en derinime ve beni yaralayan şeylere asla inemezdi.

Ruhu oluşturan şey temelimizde yatan düşüncelerimizse, benim ruhum merdiveni olmayan koca bir çukurdu.

"Almira, rol yapma. Hep içine atmaktan yorulmadın mı be kuzum?"

"Yoruldum..." dedim gözlerimden süzülen iki damla yaşı silerek.

O ise "Anlat güzelim, konuşalım. Yeter ki anlat." dedi çıkmaz bir sokakta ufak umut ışığı görmüş gibi.

İrem Kuş'um, annemden sonra bana en iyi gelen iki kişiden biriydi. Kendimi bildim bileli hayatımda olup son on beş yılımın en güzel özetiydi kendisi.

Acım acısı, mutluluğum mutluluğu olurdu. Kavgalar etsek dahi birbirimizden hiç kopmadık, kopamazdık.

"Neyi anlatayım, canım? Giray'ın beni aldattığı yetmemişken üstüne üstlük dediği iğrenç cümleleri mi?" dedim, içimde kopan fırtınaların tam aksine oldukça sakin bir ses ile.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 03, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HİÇ UMMADIĞIN ANDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin