Sevgilim...
Özür dilerim benim küçük yıldızım seni insanlardan koruyamadım. Bu dünya bizim için çok küçüktü yükseldiğin gökte beni beklediğini biliyorum seni daha fazla bekletmeyeceğim.
~ Lee Felix'in günahı Hwang Hyunjin'den.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bebeğim ne istiyorsan al
Ex habit / who do you want
#####
Sonunda lansman bitmişti ve eve dağılabilmiştik. Çok geç saatlere kadar sürmemişti erken başladığı için bu yüzden biraz zorla hyunjin eve getirmiş yoksa bana tribinden kapıda bırakıp gidecekti.
Neden ona şuan kahve yapıyorum bilmiyorum hem benim canımı yakmak için trip at hem de sana kahve hazırlayım.
Kıyamıyorum da amına koyayım. Şu tipe bak onu red ettiğimi sandığından beri yüzü düşük sessiz sessiz etrafta dolanıp konuşmuyor. Bir insan hiç mi değişmez ya. Hep böyle kabullenirdi her şeyi sonra oturup sessizleşirdi üzüldüğü için.
Kahveyi sonunda bittirip kupaya doldurup yanına gittim ve oturdum, bir bardak kahveyi de ona uzattım.
"Yine sessizleştin hyunjin." Dedim sebebini bilmeme rağmen. Ah şu erkeklerin cinsellik sevdası. Tamam ben de erkeğim ama böyle her dakika isteyen de değilim. Diyorum çocukla en son 8 yıl falan önce seviştiğimi hatırlayıp aylardır süründürdüğümü fark ettim. Konuştukça beynim kendi kendimi haksız çıkarıyordum. Kıvranma felix kıvranma çocuğu kaç haftadır yoldan çıkarıyorsun şimdi de kaçıyorsun.
"Bebeğim sadece yorgunum eve gitmeme de izin vermiyorsun." Dedi. Elinden içtiği kahvesini aldım ve kendimkinle beraber masanın üstüne koydum. Ne yapmaya çalıştığımı düşünürken bacak bacak atmış olduğu ayağını ayırıp kucağına oturup kolarımı boynuma doladım.
"Seni özlemiş olamaz mıyım? Belki geceyi senle geçirmek istiyorum. Neden bana engel oluyorsun."
"Bana beni özlediğini söylüyorsun ama hiç özlemiş gibi davranmıyorsun."
"Öyle mi yapıyor muşum? Bence sen yokluğumda biraz özgüvensizleştin hmm? Yoksa sana dayanamadığımı biliyorsun?" Dedim dudaklarım ona değerek konuşurken nefeslerimiz birbirine dokuyordu ve bu onu çok etkiliyordu. Eski huylarından hiç bir şey kaybetmemişti.
"Felix eğer yine durduracaksan beni bilki şimdiden geri çekil yoksa seni öyle bir sevişirim ki bu hiç öncekiler gibi yumuşak olmaz."
"Hyunjin-ah beni ağlatana kadar becer." Bu diyince dudaklarıma yapışan dudadklar hiç de yumuşak değildi. Dudaklarımı dudaklarının arasında parçalarken kendimden geçerken bir de dilimiz birbirine hapis olmuş gibiydi.
Tanrım bunu bu kadar özlediğim için beni bağışla çünkü o dünyanın en iyi sevişen adamı ve ben ona karşı koyamıyorum.
Dudaklarım onun esiri olmuşken kalçalarıma koyduğu o uzun parmakları bütün kalçalarımı serçe avuçlamıştı. Beni serçe kendine bastırırken şimdiden sertliğini hissedebiliyordum. Sertliğini hissettikçe onu daha çok istiyorum.
