Vitrine doğru yöneldiğimde vitrinin her bir rafında bir sürü altın madalyalar ve kupalar vardı. Ama akıl alamayacak kadar çoktu. Yavaşça vitrine yaklaştığımda kupaların ve madalyaların üzerinde dövüş alanında birçok derecede ödül almış olan Güngör Saygın ismini görüyordum.
Ağzım açık kalmış bir şekilde kupalara ve madalyalara bakarken Doruk yanıma geldi.
"O madalyaların hepsi dedemin" dedi anlayamadığım bir yüz ifadesiyle.
Cevap vermeyip hepsini tekrar incelemeye devam ettim. Bir süre sonra Doruk hafifçe öksürerek "Otur istersen?" Dedi çekingen bir tavırla.
Gözlerimi vitrinden ayırıp Doruğa çevirdim ve bana eliyle işaret ettiği sağ taraftaki koltuklara doğru yavaş adımlarla yürüdüm. Salon çok genişti. Koltukların desenleri eskiydi ama salona göre güzel gözüküyorlardı. Koltuğun karşısındaki duvarda küçük bir şömine vardı ve şöminenin üst tarafındaki duvarda, duvara montelenmiş bir televizyon duruyordu. Şöminenin sağ tarafında kalan duvarda aile fotoğrafları asılıydı. Salonun diğer köşesinde yemek masası duruyordu. Masanın üzerinde bir vazonun içinde solmuş çiçekler gözüme çarpmıştı.
Ben etrafı incelerken Doruk üst kata çıkmıştı. Evin içinde dolanan merdivenler ahşaptan yapılmaydı.
Hala salondaki koltukta otururken Doruk aşağıya indi. Üzerini değiştirmiş altına rahat gri bir eşofman giymişti.
O sokaktaki ayyaşlardan korktuğum için Doruğun evine sığınmıştım. Korkudan birşey düşünemiyordum o sırada ve niye buraya geldiğimi düşünmeye başladım. Ondan nefret ediyordum. Bir iddia uğruna beni öpmüştü ve ben şu an onun evindeydim.
Merdivenlerden inip şöminenin yanındaki koltuğa oturduğunda onu izliyordum. Dönüp bana bakmamıştı daha. Umarım bakmazdı çünkü göz göze gelmek istemiyordum. Ah ne saçmalıyordum ben? Aynı evde kalıyorduk nasıl göz göze gelmeyecektik ki?
Bir süre sessiz kaldıktan sonra bakışlarını yerden kaldırıp bana çevirdi."Ne işin vardı o sokakta?" Dedi sakin bir şekilde bana bakarken.
Ne diyecektim ki? 'Yatacak yerim olmadığı için bütün gece dolaşmayı planlıyordum' mu diyecektim? Derin bi iç çekerek cevap verdim."Seni ilgilendirmez" dedim bir süre sonra bakışlarımı onun gözlerinden kaçırarak.
"İlgilendirir" dedi sesini az öncekinden biraz daha yüksek çıkmasını sağlayarak.
İlgilendirir de ne demekti? Tabiki de ilgilendirmezdi.
"Hayır ilgilendirmez!" Dedim onunla inatlaşarak ve kaşlarımı çatarak.
"Nehir sana birşey sordum!" Dedi o da benim gibi kaşlarını çatmıştı ve çok ciddi görünüyordu. O kadar yorgundum ki onunla inatlaşacak halim yoktu açıkçası ve pes ederek durumu anlattım.
"Evde kalamıyorum birkaç problemden dolayı. Kalacak yerimde yoktu ve öylece sokakta dolaşıyordum. Oldu mu? Öğrendin rahatladın mı?" Dedim yorgun bir sesle.
Bana bakmayı sürdürmüş ama cevap vermemişti. Bir süre sonra bakışlarını gözlerimden kaçırıp yere çevirdi. Koltuğun yanında duran küçük sehpanın üzerindeki sigara paketini eline alarak içinden bir sigara çıkardı ve dudaklarının arasına götürüp yaktı. Bir nefes çekip dışarı üflerken onu izliyordum ve gözlerini sigarasından ayırıp bana bakarak "Üşüyor musun?" Diye sordu.
İçerisi ne çok soğuktu ne çok sıcaktı. Kafamı iki yana sallayarak hayır anlamında yanıt verdim.Ev çok sessizdi. Tek yaşadığı aşikardı. Kocaman evde tek başına yaşaması zor değil miydi acaba? Ben olsam tek başıma korkardım.
Aramızdaki sessizlik devam ediyordu. Nefes alış-verişlerimiz odayı doldururken merakıma yenik düşüp sessizliği bozmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakışıklı Öküz
Teen FictionKulağımı tırmalayan bir fren sesiyle yerimden sıçrayıp sol tarafımda az daha ezilmeme sebep olan siyah bir porsche durdu. Arabayla aramda en fazla 20 santimetre mesafe vardı. Olayın şokunu atlatabilmem birkaç saniyemi almıştı ve kendime geldiğimde a...