Hoca derse başlamıştı ki sınıfın kapısı açıldı ve kapıda biri kız ikisi erkek 3 kişi belirdi.
Ah inanamıyorum bu çocuktan kurtulamayacak mıyım ben ya? Yine o çocuk vardı ve önde duran kız hocaya bakıp
"Hocam bizim sınıfımız burasıymış, Selda hoca yolladı bu sınıfa" dedi."Tamam gençler boş bir yer bulun kendinize" diyerek sınıfı işaret etti hoca.
Bu sefer üç öğrenci de sınıfa dönüp boş bir yer aradılar. O baş belası öküz beni görmesin diye çabalamıştım ama çoktan görmüştü ve bana doğru gelmeye başladı. Göz göze geldik ve hemen gözlerimi kaçırdım. O da yanımdan geçip arkamdaki boş sandalyeye oturdu. Arkamda olduğu için rahatsız olarak yerimde kıpırdandım.
Ders bitene kadar kalkıp gitmemek için zor tutmuştum kendimi. Ders biter bitmez hemen yerimden kalkıp kapıya ilerledim. Sınıftan çıkmıştım ki kolumdan birisi tutup beni kendine çevirdi. Yine oydu.
"Ne istiyorsun yine?" Dedim bıkmış bir sesle gözlerimi devirirken.
"Bunu düşürdün" derken elindeki bilekliği bana uzattı. Bu benim bilekliğimdi.
"Teşekkürler" dedim soğuk bir sesle ve bilekliği alıp arkamı dönmüştüm ki
"Ee bu kadar mı?" Dedi. Şaşkınlıkla tekrar ona dönüp garipsemiş bir yüz ifadesiyle "Beyefendimiz ne yapmamı isterdi?" Dedim aşağılayıcı bir tonda dalga geçerek.
"Bir kahve hiç fena olmazdı açıkçası" derken çarpık bir şekilde gülümsedi.
Çok güzel gülmüştü. Ama ben bu numaralara kanar mıyım? Asla!
"Boş insanlara ayıracak vaktim yok ya, başka zaman belki?" Dedim şımarıkça gülümseyerek ve arkama dönüp yürüyerek yanından uzaklaştım. Geriye dönüp yüz ifadesine bakmamak için kendimi çok zorlamıştım.
Akşam sağnak yağmur yağıyordu. Okuldan sonra bar'a gelmiştim. Demir müşterilerle ilgilenirken bende bardaki içkiler düzenliyordum. İçkileri düzelttikten sonra arkamı döndüğümde barda sırıtarak oturan fena yakışıklı ama aynı zamanda da arabasıyla beni ezmek için ant içmiş çocuğu gördüm.
"Selam" dedi çarpık bir gülümsemeyle. Onun gülmesine şaşırarak bende şaşkınca gülümseyerek "Selam" dedim.
"Kahve yerine içki de ısmarlayabilirsin?" Dedi dalga geçer gibi.
Birşey söylemeden alttaki bira şişesini almak için eğildim ve arkamı dönüp birayı bardağa doldurduktan sonra önüne koydum.
Sırıtarak gözlerini benden ayırmadan biradan bir yudum aldı. Bar da hafifçe çalan müziği dinlerken gözlerimiz birleşti. Sanki gözlerinin içine hapsetmişti beni. Gözlerimi onunkilerden ayıramıyordum. Slow müziğin yerini hareketli bi müzik alınca kendime gelerek kafamı çevirdim başka tarafa.
Birkaç saniye sonra bar'a benim yaşlarımda yakışıklı erkeksi bir görünüme sahip olan birisi girdi ve gelip önüme oturdu. Sevecen bir şekilde "hoşgeldiniz, ne içersiniz?" Dedim.
Çocuk yavşak bir şekilde gülerek
"Bir yudum senden alsam?" Dedi sorarcasına. Gözlerimi devirerek sıkıntıyla iç çektim ve
"Müessesemizde öyle bir içki yok" dedim onu tersleyerek. Bunu demem üzerine yanında oturan, benim tabirimle 'öküz', çocuğa dönerek"Onun yerine yumruk var" dedikten hemen sonra çocuğun yüzüne okkalı bir yumruk geçirdi. Şaşkınlıkla gözlerimi büyütüp bir çığlık atarken yumruk yiyen çocuk tabureden düşüp yere serilmişti.
Gözlerim şaşkınlıktan yerinden fırlayacakken Demir olayı görüp hemen yanımıza koştu ve ikisini ayırmaya çalıştı. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilmeyerek yanlarına koştum ve ikisinin ayrılmasını bekledim. Demir ve birkaç garson daha ikisini ayırmışlarken müşteriler endişeli gözlerle olayın olduğu yere bakıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakışıklı Öküz
Novela JuvenilKulağımı tırmalayan bir fren sesiyle yerimden sıçrayıp sol tarafımda az daha ezilmeme sebep olan siyah bir porsche durdu. Arabayla aramda en fazla 20 santimetre mesafe vardı. Olayın şokunu atlatabilmem birkaç saniyemi almıştı ve kendime geldiğimde a...