Hepimizin ağzı açık kalmıştı. Ağacın arkasında çıkan kişiye şaşkınlıkla bakıyorduk.
"Mert?!"
"Sen buraya nasıl girdin ve neden geldin?" Yaprak hızla önüme geçti. Bense hala şok içinde Mert'e bakıyordum. Ne kadar parçaları kafamda birleştirmeye çalışsam da bir türlü başaramadım. Ama nasıl? O buraya nasıl gelmişti ki? O ise kızların bu tavrına rağmen hala pişkince sırıtıyordu.
"Aslında kimliğimi bir süre daha saklayıp sizi gözlemlemeyi düşünüyordum ancak yaşananlar ve sizin bu kadar korkusuzca gece yarısı dışarı çıkmanız işleri değiştirdi. Gerçekleri garip bir şekilde öğrenip korkmanızdansa ben söylesem daha iyi olacak galiba."
"Ne gerçekleri be!? Neyden bahsediyorsun sen?" Derin ve Meltem de benim önüme geçmişti. Hepsi beni korumaya çalışıyordu. Aslında işler kötüye giderse aramızda en iyi dövüşebilecek olan bendim ancak yaşananlardan sonra muhtemelen en çok benim tehlikede olduğumu düşünüyorlardı. En sonunda Mert de bana baktı ve gözü başımdaki sargıya takıldı. Kendi kendine kaşları çatıldı. Bir anda pişkin tavrı gitmişti.
"Özür dilerim Alev. Gerçekten başına bir şey gelmesini istememiştim ancak beni görebileceğini de düşünememiştim."
"Penceredeki kişi sen miydin?" dedim şok içinde. Tam cevap verecekti ki bir anda gözü arkamızda bir yere takıldı ve bağırdı.
"KIZLAR YERE YATIN!" Her şey çok hızlı gelişmişti. Mert bir anda elini kaldırdı ve hiç birimiz ne olduğunu anlamadan geriye doğru savrulduk. Başımı çok sert yere çarptım. Gözlerimin önünde beyaz benekler uçuştu. Silah sesine benzer sesler gelmeye başladı. Ama bunlar daha alçak sesliydi.
"HEMEN GİDİN BURADAN! ÇABUK OLUN HADİ!" Ayağa kalkmaya çalıştım ama başımın ağrısı kalkmamı engelliyordu. Biri kolumdan tuttu ve beni kaldırdı.
"HADİ KOŞ!" Kimin beni kaldırdığını bilmiyordum ama elimden geldiğince dediğini yapmaya çalıştım. Var gücümle koştum. Silah seslerinden gittikçe uzaklaşıyorduk. En sonunda daha fazla dayanamayarak dizlerimin üzerine düştüm. Başımın arkasındaki yara canımı çok yakıyordu ve artık gözlerim kararmaya başlamıştı. Hafifçe inledim ve gözlerimi araladım. Kızları görünce aklım başıma geldi.
"Kızlar hepiniz iyi misiniz? Bir yerinize bir şey oldu mu?"
"Hayır sakin ol biz hepimiz iyiyiz asıl sana ne oldu yoksa başın mı?" Sadece başımı sallamakla yetindim. Derin hızla yanıma geldi ve başımın arkasına baktı.
"Kahretsin yaran tekrar kanamaya başlamış hemen pansuman yapmamız lazım."
"Gerek yok ben iyiyim peki Mert nerede?" birbirleriyle bakıştılar.
"Mert bizi korumak için gelen adamlarla dövüşmeye başladı. Biz de senin yerinden kalkamadığını fark edince seni yerden kaldırıp kaçtık oradan."
"NEE!? Mert tek başına silahlı adamlarla mı dövüşüyor yani. Ona yardım etmemiz lazım!"
"Bence onu düşünmek yerine kendi sorunlarınızla ilgilenseniz daha iyi olacak çünkü buradan öyle kolay kolay kaçamayacaksınız."
Hepimiz korkuyla sesin geldiği yöne doğru döndük. Simsiyah kıyafetler giymiş ve yüzüne değişik bir maske takmış bir adam yolun sonunda bekliyordu. Dikkatli bakınca arkasında daha bir sürü adam olduğunu fark ettim. Yanındaki adama hitaben
"Daha güçlerinin farkında dahi olmayan acemiler bunlar. Bu sefer işimiz kolay olacak." Bir anda 5-6 tane adam üzerimize doğru gelmeye başladı. Korkudan ne yapacağımı şaşırmıştım. Ama bu şekilde bekleyemezdim. Kızlar benim yüzümden buradaydı ve onlara bir şey olmasına izin veremezdim. Yerdeki uzun dal parçasını elime aldım ve saldırı pozisyonuna geçtim. Yıllardır aldığım eskrim derslerinin hakkını verme zamanı gelmişti. Başımın arkasındaki acıya aldırmadan en öndeki adama saldırdım. Karşımdaki adam benden böyle bir hareket beklemiyor olacak ki o daha karşılık veremeden kafasına vurdum ve adam yere düştü. Ama sonrakilerde o kadar şanslı değildim çünkü hepsi artık ne yapabileceğimi biliyordu. Elimden geldiğince onlara karşı koymaya çalıştım ama hem güç bakımından hem de sayı bakımından üstünlerdi. Ama yine de kızlar da diğer adamlarla dövüşüyordu ancak böyle giderse yenilmemiz uzun sürmeyecekti. Bir anda Yaprak'ın çığlığıyla arkamı döndüm ve yüreğim ağzıma geldi. Yaprak yere düşmüştü ve ona saldıran adam Yaprak'a silaha benzeyen bir şey doğrultmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğanın Dört Gücü
FantasyHayatım normaldi ta ki ateş ile olan bağımı öğrenene kadar... Ben Alev KAYA eskiden tek amacım derslerimde başarılı olmakken avcumda dans eden kıvılcımlar hayatımı değiştirdi aynı arkadaşlarım gibi. Derin ACAR artık suyu, Yaprak ALTUN toprağı, Melte...