"Kesin gelmeyecek sadece bizi kandırıyor."
Meltem'in bunu en az yüzüncü defa söylemesiyle gözlerimi devirdim.
"Ah hadi ama bize bu kadar yardım ettikten sonra niye bizi kandırsın ki?"
"Bazen gerçekten de saf olabiliyorsun daha doğrusu salak." Yaprak Meltem'e öfkeli bir bakış attı, Meltem ise onu takmayıp dil çıkardı. Yere hırkasını serip uzanan ve kafasını Yaprak'ın kucağına koyan Derin sonunda aralarına girip,
"Tartışmayı kesin artık. Ne bu beş yaşındaki çocuk gibi didişmeler? Zaten birazdan ne olduğunu öğreneceğiz ayrıca Meltem sen de depar atmaktan vazgeçip otursana başım döndü." En sonunda Meltem de küçük bir çocuk gibi dudağını büktü ve Yaprak'ın yanına çöktü. Bu hallerine hafifçe gülümsedim.
"Sen de şu topu atacaksan at, bir saattir işkence ettin elinde." Topa o kadar odaklanmıştım ki son beş dakikadır Derin'in beni izlediğini fark etmemiştim.
"Sen beni mi izliyorsun?" O da cevap olarak öpücük attı. Yaprak siz iflah olmazsınız dercesine başını sallarken Meltem gülme krizine girmiş yeri yumrukluyordu.
Gözlerimi yumup odaklanmaya çalıştım ve dakikalardır sektirdiğim topu potaya attım. Top potaya yaklaşırken tam gireceğinden emin olmuştum ki top havada doksan derece sola dönüp attığım yerden tamamiyle alakasız bir yere düştü.
"Umarım ateşi kontrol etmekte de topu kontrol etmekte olduğun kadar başarısız değilsindir." Hayretler içinde sesin geldiği yöne doğru döndüm. Bay kasıntı (!) sırtını kapıya yaslamış bize bakıyordu. Bunu o mu yapmıştı!? Bu gerçekten sinirlerimi bozmuştu ama sesimi çıkarmadım çünkü şu anlık ona ihtiyacımız vardı sonuçta intikamımı bir gün alırdım. Sağıma döndüğümde diğer üçünün de ayaklanıp yanıma geldiklerini fark ettim.
"İnsanları bekletmek pek hoş bir davranış değil en azından özür dile!" Normalde böyle şeyler Meltem'in pek umurunda olmazdı bunu sırf Mert'i sinirlendirmek için söylemişti.
"Buraya sizden etik kurallarını öğrenmeye değil de size güçlerinizi kullanmayı öğretmeye geldim o yüzden bana ders vermeye kalkma olur mu?" Hepimizin ağzı açık kalmıştı. Nasıl bir egoistti bu çocuk böyle? Ama yine de arkadaşımı terslemesi hoşuma gitmemişti.
"Biraz saygılı olsan şu koca egona zarar vermezsin!" bakışlarını bana çevirdi. Gözlerinin içine bakınca geçen sefer olduğu gibi kendimi büyülenmiş gibi hissettim. Vücudumu dahi kıpırdatamıyordum ancak Derin'in karnıma attığı dirsek ile kendime gelebildim ve gözlerimi kaçırdım ancak onun bana alay edercesine bakması gözümden kaçmamıştı. Galiba gözlerine baktığımda olan şeyi bana o yapıyordu. Ama neden?
"Eğer tripleriniz bittiyse derse başlayalım."
***
"Hadi ama denemiyorsun bile!"
"Elimden geleni yapıyorum daha ne istiyorsun!?"
"Başarmanı!" Bir saati aşkın bir süredir ders yapıyorduk ancak diğerlerine sadece ne yapması gerektiğini gösterip bir kaç kere denetlerken beni bir türlü rahat bırakmamıştı.
"Gücüne odaklan ve onu kontrol et bu güç zaten içinde, bunu bile beceremiyorsan belki de güçlerini hak etmiyorsundur?" son kısmı alay ile söyleyerek. Sinirlerim tepeme çıkmıştı. Bu güçlerin sahibinin kim olacağını o belirliyor sanki. Ukala!
"Bir tek benimle uğraşacağına biraz da git diğerlerine yardım et!" Dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı.
"N'oldu beceriksizliğinin sebebi ben mi oldum?" Sinirle yumruklarımı sıktım. Sakin ol Alev sakin. Bu kadar sinirlenmeye değmez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğanın Dört Gücü
FantasyHayatım normaldi ta ki ateş ile olan bağımı öğrenene kadar... Ben Alev KAYA eskiden tek amacım derslerimde başarılı olmakken avcumda dans eden kıvılcımlar hayatımı değiştirdi aynı arkadaşlarım gibi. Derin ACAR artık suyu, Yaprak ALTUN toprağı, Melte...