BÖLÜM-1
Dilerseniz şarkıyı dinleyerek okuyabilirsiniz,
Keyifli okumalar...
Yazdığım hikâyede bir anne, o gün ölmüş çocuğunun bedeninin sıcak, mis kokusunu koruduğu yatağında nefessiz kalmak istercesine derin nefesler alsa fazla mı dramatik olur bu? Ciğerleri sökülürmüşçesine çekse içine oğlunun kokusunu, ezberinde kalır mı o koku? Biz insanlar hiçbir şey olmamış gibi düşündüğümüzde hiçbir şey oldurmamayı başarabilir miyiz? O anne başarabilir mi bunu? O anne bundan sonra eksik haliyle yaşamayı oldurabilir mi? Ölen çocuk ölümde yaşar mı?
Sahi, ölüm de yaşanır biliyoruz ama ölümde yaşanır mı?
"Merhaba alp kısaca bize kendini tanıt, bir yer bul ve derse başlayalım zira sizinle çok gerideyiz. Hızlı ilerlemezsek sınavlarda sıkışacaksınız" imza: sohbet ve genel kültür tarzı geçirdiği dersler yüzünden müfredat konularından geri kalmış bir klasik edebiyatçı
Ayrıca...
Merhaba alp, sana da kısaca kendini tanıtman söylendi, biraz metaforik biraz da felsefi uydurmalarımın olduğu kâğıdı dört parçada yırtıp buruşturmamı uzunca seyretmen değil.
Şunu da bilmenizi isterim ki, gözlerim okunmaz benim duyulur. Bakışlarımdaki "hayırdır ayı mı oynuyor, neye baktın?" cümlesini duymamış olması imkansızdı ki
"İsmim Alp. Başka bir şey yok." Cevabını lütfedip lise son öğrencisine yakışır bir edayla yerine geçmesi uzun sürmedi.
"Ölüm farklı bir yaşamdır" denildi birden. Ardından "İnsanlar ölmeden yaşayamazlar, ölerek yaşarlar. Aslında insanlar tam manasıyla öldüklerinde yaşarlar" öğüdü duyuldu sınıfta.
Herkes bu cümlelerin söyleyenini aradı ve herkes görmek istediğini görmüş oldu bittabi. Güzel kızlar yakışıklı bir yüz gördü, aklı karışıklar parlak bir zekâ, aklı boşlar havadan sudan zırva...
Ben ise iyi gören bir çift göz gördüm bu cümlelerden.
Edebiyatçımız ise bu cümlelerde kilidi kaybolmuş tozlu bir sandık görmüş olacak ki, övgüleriyle konuştu
"Güzel bir anlatım tarzı yakaladın, müfredatı biraz daha bekletebilirim. Sen söylediklerinin derinine inip bize açıklayabilir misin?"
"Herkesin kendi anladığı doğrudur. Hatta günümüz insanınca bir şey anlaşılmasa da doğrudur. Açıklama yapmama gerek yok, derse geçebiliriz." Ağır abimiz sınıfa girdiği bu beşinci dakikada kaçıncı olduğunu sayamadığım dersini vermiş oldu böylelikle. Bir öğretmene öğretmenlik taslamak bu olsa gerek ki, öğretmenimiz verilmiş bir komutu dinler gibi an itibariyle yirmi beş dakikası kalmış olan derste aralıksız ders anlatmaya başlamıştı.
Alp bir dönem ölümden döndürülmüş, yine bir dönemin haberlerine manşet olmuş bir bebekti. Türkiye'de herkes ismini bilirdi fakat hikayesini en doğru biçimiyle bilenler yok denecek kadar azdı çünkü bu oldukça meşhur, seçkin ve tabiri caizse para babası olan Çoker ailesi tarafından sır gibi saklanırdı. Hiçbir hastane kayıtlarının, mezar işlemlerinin arşivinde bu aile hakkında ucundan kıyısından bir kayıt veya bilgiye ulaşılamamıştır bugüne kadar.
Hoş hayatını merak ediyor da değilim. Sadece annem gençliğinde Çoker ailesinin hizmetlisiymiş. Bana hamile kalana kadar o ev, ah çok pardon, o sarayda hizmetli olarak çalışmış ve bana hamile kalınca da o aileyle olan bütün bağını koparmış. Bense bu sayede alp denilen şahin gözlü çocuğun yalnızca benden bir yaş büyük olduğunu ve annemin anlattığı o "yeşil gözlü bebek" olduğunu biliyorum. Normal şartlarda üniversiteye gitmesi gereken birinin neden burada, bir mahalle okulunda olduğu hakkındaysa hiçbir fikrim yok ve dediğim gibi merak da etmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMDE YAŞAYAN HAYATLAR
Teen Fiction"O adam, yani baban?" olumsuz anlamda başını salladığında yalnızca anlatmak istediğine odaklanarak devam etti "Ben o an isteklerimi, onlardan isteyip onlar sayesinde elde ettiğim her şeyi bir bir düşündüm Azra. Ev, oda, teknolojik her türlü alet ve...