1

6K 267 134
                                    

Öncelikle Ferdi'nin ikinci ismine ölüp bittiğim için Erenay diye yazdım kitapta umarım garipsemezsiniz, çok heyecanlıyım <3

Fic yazmayalı 3 sene olmuş umarım paslanmamışımdır ve kalemim size dokunabilir, iyi okumalar <3

8 yıl önce

"Sağım solum, saklanmayan sobe!"

Yaslandığı duvarda, kırktan başladığı sayımı bitiren çocuk bağırdığı anda Arda'nın içini müthiş bir heyecan kaplamıştı. Annesinin gün arkadaşlarından birinin evinde misafir çocukları olarak saklambaç oynuyorlardı. Çevik bir çocuk olmasına karşın evin içinde kendine uygun bir saklanma yeri bulamamıştı. Son çare olarak arka bahçeye açılan kapıyı görmüş ve oraya doğru koşmuştu. Arkasını dönerse kendisini kovalayan birini görmekten deli gibi korkuyordu bu yüzden sadece önüne bakarak müstakil evin arka bahçesindeki elma ağacının ardına gizlendi.

"Merve, sobe!"

İçeriden yükselen seslerle kendini ağaca daha da yasladı. Adrenalin yüzünden çok hızlı soluyordu ve bu gürültüye sebep oluyordu. Arda nefesini tutmaya çalışıyordu ama cılız bedeni onu dinlemeden sallanıyordu. Kafasını usulca uzatıp açık bahçe kapısından evin içini görmeye çalıştı. Ebe olan arkadaşı yukarı kata çıkmış olmalıydı çünkü artık ilk katta kimse görünmüyordu. Mutfaktan yükselen birkaç kadının kahkahası dışında hareketlilik yoktu. Arda içeriyi görmeye çalışırken duyduğu sesle irkildi.

"Bakmaya devam edersen, sobeleneceksin."

Arda önce duyduğu sesin sahibini aramak için etrafına bakındı. Bahçede kimse görünmüyordu. Ağacın arkasından da çıkmamaya çalışıyordu bir yandan. Yakalanmaktan korkuyordu. Sesin sahibinden minik bir kıkırtı yükseldi.

"Yukarıdayım, küçük bey."

Arda ağaçtan biraz uzaklaşıp yukarı baktı. Bu, o zamanlar hikayesinin ana karakteri olduğunu bilmediği çocuğu ilk görüşüydü. Aşağıdan, aralanmış dudaklar ile kendisinden büyük olana baktı. Sekiz yıl sonra bile aynı şekilde bakacağından habersizce bakıyordu üstelik. Aşağıdan ve hayranlıkla aralanmış dudaklarla.

Elindeki kitapla ağacın dalları arasına kurulmuş çocuk, Arda'nın kendisine bakan şaşkın gözlerini görünce gülümsemişti. Sanki annesinin gününden, içerideki tüm karmaşadan kaçıp saklanan ilk kişi kendisi değilmiş gibi küçük olanın da bu ağaca saklanmaya çalışması ironik gelmişti gözüne. Misafirler geldiğinden beri oradaydı.

"Sen oraya nasıl çıktın ki abi?

Arda hayranlıkla baktı ona. Kendisi bir ağaca çıkmak için çok kısaydı. Yaşıtlarına göre boyu hep kısa kalıyordu ve yüksek bir ağaca çıkan büyük bir abi gözüne çok havalı görünüyordu. İrice açılmış yeşilleri dikkatlice ağacı izledi. Onun bu masum bakışları ağaçtaki çocuğun kendisinin çok şirin olduğunu düşünmesinden öteye gidememişti.

"Sen hiç çıkmaz mısın ki ağaca?" Dediğinde Arda hemen başını iki yana salladı. Arkadaşları içeride ikinci bir saklambaç turuna başlamışlardı bile ama Arda bunu fark edemeyecek kadar dalgındı o an. "Benim boyum yetmez ki abi." Demişti. Bir de abisi ne zaman ağaca çıksa Arda peşinden buna yelteniyor ama annesi sürekli 'düşeceksin' diye kızıyordu. Üstelik Alper de kardeşinin ağaca çıkmasına izin vermiyordu. Arda o anlarda abisini normalden biraz daha az seviyordu ama üzülmesin diye söylemiyordu.

"Beni de alır mısın oraya, abi?" Diye hevesle sordu. Gözleri ışıl ışıldı.

Ağaçtaki 'abi' önce etrafına baktı. Arda'nın yaşındaki bir çocuğun meraklı oluşunu anlıyordu ve daha birkaç dakika önce tanıştığı bu çocuğun minik kalbini kırmak istemiyordu. Ağacın aşağıdaki çocuk için idealliğini tartıyordu. Önce onu tutup yukarı çıkarmayı düşündü ama bu riske giremezdi. Kafasından geçen bin türlü kötü ihtimali atmak için iki yana salladı başını. Derin bir nefes verdi. Elindeki çözümler tükenince kitabını koltukaltına sıkıştırdı. Oturduğu dala daha sıkıca tutundu. Bacaklarının Arda'ya temas etmeyeceğinden emin olduktan sonra kendini yere bıraktı.

Arda bir anda yanında beliren çocukla irkilip bir adım gerilemişti. Büyük olan üzerini silkti. Arda hala onu izliyordu. Arda dün, bugün ve zamanın var olan tüm evrelerinde bir şekilde hep onu izliyordu.

"Büyüdüğünde bu ağaca çıkmana izin vereceğim, ufaklık. Söz veriyorum."

Arda ile aralarında çok boy farkı yoktu. Büyük olan hala atlamanın etkisindeki dizlerini hafifçe kırdı. Bir elini dizine dayadı diğerini ise serçe parmağını uzatmış şekilde Ardaya doğrulttu. Arda önce ona, sonra parmağına baktı. On iki yıllık hayatında ilk defa görüyordu bunu. Ne istediğini anlamamıştı. Heyecanlanmıştı ama kımıldayamıyordu. Yeşil harelerin içindeki ışıltılar ufaklığın kafa karışıklığının sinyalini verirken tekrar gülümsedi büyük olan. Elma ağacını küstürecek kadar güzel gülümsüyordu.

"Sende kendi serçe parmağınla benimkini tut. O zaman sözüm kilitlenir ve tutana kadar çözülmez."

Arda'nın yeşilleri heyecanla çipil çipil kendisine bakıyordu. Bir abiyle söz kilitliyordu!- bu hareketin anlamını tam olarak anlayamamış olsa da- Bunu mahalledeki tüm arkadaşlarına anlatacaktı!

Pozisyonunu korumakta olan çocuk konuştu. Küçük biriyle küçük olmak zorlaşıyordu. "Sözüm havada mı kalsın?"

Duyduğu ses ile Arda hemen elini kaldırıp serçe parmağını doğrulttu. Vazgeçmesinden korktuğu için daha fazla beklemeden büyüğün parmağına dokundu. Karşı taraf başparmaklarını da birleştirip sözü kilitlediğinde şimdi ikisi de gülümsüyordu.

Arda birleşen parmaklara büyülenmiş şekilde bakarken büyük olan kendisi bitirmezse ufaklığın buna saatlerce devam edebileceğini anlayıp usulca çekti elini. Zaten hemen sonra da Merve koşarak bahçeye gelmişti. Ardayı ve abiyi görünce duraksamış ve örgülerini arkasına iterek konuşmuştu.

"Arda, annen seni çağırıyor eve gidecekmişsiniz Alper abim bekliyormuş."

Merve ikiliye tekrar bakıp geldiği gibi koşarak eve girdiğinde Arda'nın omuzları çökmüştü. Abiyi sevmişti ve biraz daha onunla kalmak istiyordu. Belki abi de futbolu seviyordu ya da yumurcak tv kapandığı için o da Arda kadar üzgündü. Küçük olan tüm bu sorularla boğuşurken diğeri kızın dediğine takılmıştı.

"Alper mi?" Kaşları kalkmıştı. "Sen sokağın köşesindeki yeşil evde mi oturuyorsun, yoksa?" Dediğinde Arda da ona dönmüştü. Bu abi onun evini nereden biliyordu ki? Usulca başını salladığında yanındaki çocuk aydınlanma yaşıyor gibi kafasında oluşan parçaları birleştiriyordu.

"Alper'in gün boyu bahsettiği şu meşhur Arda sensin demek." Dedi. Alper kendisinin sıra arkadaşıydı. İkisi çok yakın arkadaşları ama kardeşini görme fırsatı olmamıştı hiç. Onlardan dört yaş küçük olduğu için Alper onu mahalle maçlarına getirmiyordu. Zayıf bir çocuk oluşu da cabasıydı. Kendisi Arda'yı daha önce görmemişti evet ama Alper fazla konuşkan bir herifti ve onu tanıyan herkes görmeseler bile Arda'yı da tanıyordu.

O, bunları düşünürken Arda hala ona bakıyordu. Küçük aklı iyice karışmıştı ve soracak çok şeyi vardı ama annesinin mutfaktan kendisine seslendiğini işittiğinde fazla vakti olmadığını anlamıştı. Büyük olan, Arda'nın saçlarına uzanıp hafifçe karıştırdıktan sonra doğrulup konuştu.

"Abine, Erenay abimin selamı varmış, dersin Arda. Sonunda seninle tanışabildiğimize çok memnun oldum."

Arda hızla başını aşağı yukarı sallayıp içeri doğru koştu. Bahçe kapısından girmek üzereyken durup arkasına baktı. Erenay gülümseyip ona el salladı. Arda da yüzünden silemediği gülümsemeyle ona el sallayıp annesinin yanına koşmaya devam etti.

Erenay, Arda ile tanıştıktan sonra Alper'in gerçekten her şeyi çok abartan bir tip olduğunu düşünüp ağacın önünde kitabını okumaya devam etmişti. Arda ise annesinin elini tutup eve yürüdüğü süre boyunca Erenay abisini ve onun ne kadar havalı olduğunu düşündü. Durup durup arkasına bakıyor ve annesinin kendisini yönlendirmesine izin veriyordu. Gece uyumadan önce de tavana doğru kaldırdığı minik elinin yine minik olan serçe parmağına bakmıştı. Minik yüzü verdiği ilk sözün gururuyla doluyken boştaki eliyle serçe parmağını tutup göğsüne bastırmış ve gülümsemesi eşliğinde uykuya yenik düşmüştü.

Yıldızlara bak, biz küçüktük | ArFerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin