25

1.9K 221 290
                                    

Kitaba gösterdiğiniz yoğun ilgi için çok teşekkür ederim. Daha daha güzel sevgiler sizi bulsun, keyifli okumalar <3

-

Alper, bileğindeki gümüş saati kontrol etti. İsmail'in gidişinin üzerinden dakikalar geçmişti. Yuvarlak masa etrafından eksilen üç delikanlı yüzünden tenha görünüyordu. Birinin eksikliği en belirgin olanıydı oğlana göre. Huzursuzca kıpırdandı. Bu huzursuzluk bir kendisini mi yokluyor diye yanındaki ikiliyi kontrol etti. İrfan ve Mert, Alper'in dağıtıldığını fark bile etmediği pastadan diğerlerinin payına düşenleri de alıp aralarında bölüşmüş sohbet ederek pasta yiyorlardı.

"Mert, bak bak damadı yedim." İrfan çatalında, üzerinde dijital baskıyla damadın kafasının olduğu dilimi tek lokmada ağzına atıp yanaklarını şişire şişire çiğnemeye başladı. Yüzündeki gururlu gülümseme ile Mert'e hava atıyordu. Mert o parçayı kendisi yiyemediğinden kıskançlıkla sızlanırken onları izleyen Alper yüzünü buruşturdu.

İsmail'in yokluğu bir anda fazla belirgin hale gelmişti. Büyük olan, kendini yine ona gitmek isterken buldu. Bu canına yandığımın hissi Alper'den bir türlü gitmiyor, en olmadık yerlerde bile oğlanı ille de İsmail'e götürüyordu.

"Lan İrfan." Diye seslendi Alper, belirli bir sebepten ötürü Mert'e karşı duyduğu vicdan azabı onu Mert'in adını seslenmekten alıkoyuyordu. Beklenen cevap Mert'ten, "He?" Şeklinde geldi. Onun cevaplamasını beklemeyen Alper gözlerini kaçırdı ama pastayı püskürtsün diye İrfan'ın yanaklarını avuçlayan Mert hiç oralı değildi.

"Ben bir su döküp geliyorum." Diyerek kalktı. Kendi dünyalarının akışında giden ikiliden sadece basit kafa sallamalar gelince daha fazla oyalanmadan salonun çıkışına ilerledi. Buradan ne kadar hızlı çıkarsa İsmaille o kadar daha fazla kalabilirdi. Bir sarı oğlana sevdalanmanın bedeli buydu. Zamandan payına düşenle dakika hesabı yapmak.

Dev hoparlörden yükselen ses arkasında kalırken kafası dinlenmişti. "Oh be." Diye söylendi gözleri büyük bahçede İsmail'i ararken. Arka bahçede sigara içen birkaç genç dışında kimse görünmüyordu etrafta. Ağaçların oraya yürüdü. Çam ağacının altında oturan bir karartı fark etti. Karanlığın içinde tam da aradığı aydınlıktaki güzelliği görünce içine dolan sıcaklıkla ivmelendi adımları. Alper'in güzelliği, dizlerini kendine çekmiş masumca oturuyordu.

Alper hemen yanına attı kendini. Muhtemelen toprak olan pantolonuna aldırmadan rahatça oturdu. İsmail beklenmedik hareketlilikle irkildi. İri gözlerle yanındaki oğlana baktı. "Alper? Neden geldin?" Alper, İsmail'in söylediği şeye yalandan alınmış gibi yaptı. "Ne demek neden? Gelmese miydim yani?" Yüzünü çevirip daha gerçekçi bir 'küstüm' imajı çizmek istemişti ama gecenin sonuna yaklaşıyorlardı ve yanındaki çocuğu daha ne kadar görebileceğini bilmiyordu, bu yüzden vakit kaybetmedi.

"Öyle değil." Dedi İsmail başını eğerken. Dizlerindeki elleriyle oynuyordu. "Abimler peşimizden falan gelmesinler şimdi diye söyledim." Alper, İsmail'in bu oldukça düşük yüzü ve neşesi yüzünden yaptığı kısa süreli darılma numarasını rafa kaldırdı. Ciddileşerek, "İyi misin sen?" Diye sordu ilgiyle. İsmail sadece başını salladı ama hala önüne eğik kafasıyla göz teması kurmuyordu. Alper ağaca yasladığı sırtını doğrulttu.

Etrafı kısaca kontrol edip kimsenin bakmadığından emin oldu. Bunu yapmak içten içe öfke damarlarını geriyordu oğlanın çünkü bundan önceki hiçbir sevgilisine dokunmadan önce birilerinin görmesinden endişe etmemişti.

İsmail'in ince çenesini avuçları arasına alıp kendisine bakmasını sağladı. Kahve irisler öyle parlak, öyle hüzün doluydu ki sol göğsüne yumruk yemiş gibi ağırlaştı Alper. Beyaz yanakları okşadı merhametle. "Yavrum, belli işte bir şey olduğu." Güven verici gözleriyle İsmail'in ceylan gözlerine baktı. "Anlat bana hadi. Birlikte dert edelim her ne olduysa."

Yıldızlara bak, biz küçüktük | ArFerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin