I

14 4 2
                                    

 Tekrardan burada olmak sizlere bu satırlarla erişebiliyor olmak o kadar kutsal bir duygu ki. Yaşam denizinin dalgaları arasında savrulurken kendime yarattığım limanlardan biri olan Vicdan Mahkumları'nı sizlere sunmak bir gurur. 

Bir gün ellerimizde tutma hayaliyle bu satırları sizlere sunuyor ve keyifli okumalar diliyorum.

***

'KARANLIK'

                 "Karanlıktaki günaha bir tek tanrı şahittir."



Sabahın ayazı üzerimdeki cekete biraz daha sarılmama neden olduğunda dudaklarımdan memnuniyetsiz birkaç mırıltı döküldü. Parmak uçlarıma kadar işleyen soğuğu bütün hücrelerimde hissetmenin verdiği rahatsızlıkla sürekli olduğum yerde kıpırdanıyordum. Kabul etmek gerekirse geldiğim ilk andan itibaren burada ne işim olduğunu sorguluyor hatta belki biraz da yaptığım mesleğin dezavantajları hakkında homurdanıyordum. Bunların hepsi sabahın ilk ışıklarında bir araya gelince çekilmez bir hâl alıyor ve huysuzluğuma huysuzluk katıyordu.

"Komiserim bence bunu görmek istersiniz." diyerek bana seslenen maskeli kıza göz ucuyla bakıp fazla oyalanmadan yanına doğru ilerledim. Ne kadar kısa sürede işimi bitirirsem o kadar çabuk evime gidebilir, sıcacık çayımı yudumlayarak birkaç şiir karalayabilirdim.

Ağaçlık patikanın içinden küçük göle inen merdivenlerden yavaş yavaş inip suyun iki metre kadar gerisinde duran erkek cesedine uzun uzun bakmaya başladım.

Bu mesleği seçerken asla sabahın altısında bir erkek cesediyle bakışacağımı düşünmüyordum. Elbet ki bu mesleğin içerisinde böyle durumlar vardı lakin benim hayallerime dahil değillerdi. Açıkçası ben emekli olana kadar masa başında olmayı hayal ederek polis olmuştum.

Şakayı bir kenara bırakmak gerekirse mesleğimi oldukça seviyordum. Ve sanırım sabahın altısında beni yatağımdan kaldırmasına neden olan cilvelerine göz yumabilirdim.

"Evet, sorun nedir?" diye sordum cesedin birkaç adım gerisinde, ellerimi cebimden çıkarma zahmetine girmeden.

Kız yaptığı işten zevk alırcasına bir gülümseme ile yavaşça cesedin aralanmış düğmelerini çekiştirdi ve göğsünü meydana çıkardı. Daha iyi görebilmek için yaklaşarak cesedin yanında diz çöktüm.

"Bu da ne?" diye bir soru firar etti dudaklarımdan.

Bakışlarım adamın göğsüne kazınmış harflerde dolaşırken ne yazdığını anlamlandırmaya çalışıyordum. Kabartma şeklinde yazan iki harf ve bir rakam güneşin ışığıyla iyice parlıyor ve kendini belli ediyordu.

"Neyle yapıldığı hakkında henüz kesin bir şey söyleyemem ancak dün gece yapılmadığı aşikâr."

Nasıl bir olayın içine düşmüştüm tanrım ben böyle?

Tam ağzımı açacağım esnada kulaklarımı dolduran araba sesiyle yavaşça ayaklandım ve cesedin etrafına çekilmiş olay yeri inceleme bantlarının altından geçerek tekrardan ağaçlık araziye girdim. Beyaz arabasından inen Bektaş amir ile yüzümde ufak bir tebessüm oluştu. Aynı şekilde onun da beni görünce dudakları hafifçe gerilmişti. Gözündeki siyah gözlüğü çıkarıp yanıma doğru yaklaştı.

"Günaydın Aksu Hanım."

"Günaydın abi." diye karşılık verdiğim esnada hafifçe esnememle utanarak başımı eğdim. Bana kınarcasına bir bakış atmış ve oyalanmadan cesedin bulunduğu alana doğru ilerlemeye başlamıştı. Arkasından ilerlerken bir yandan kendime bir yandan da cinayeti işleyen kişiye söyleniyordum.

Vicdan MahkumlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin