- 3 -

121 9 5
                                    


Acaba kimdi?Gece çok fazla uyuyamamış, erken kalkmıştı.Aklındaki sorular zihnini tırmalıyordu.Neden durup dururken saatimi sordu? Neden baba deyince yüzü bembeyaz kesildi? Neden hiçbir şey demeden öylece gitti?Kafasında türlü türlü senaryolar kuruyordu.Her ihtimali düşünüyor, her senaryosunda daha da tedirginleşiyordu.Bu soru işareti dolu duygulardan arınıp yataktan kalktı.

Lavaboya girip elini yüzünü yıkadı.Aynada kendine baktı ve saçlarını düzeltmeye başladı. Kapı çalındı:"Haydi,uyanmadın mı yoksa hala?!"Yüzünü havluya sildi ve kapıya yöneldi.Richard aceleci bir tavırla karşısında duruyordu."Hadi kahvaltı yapmaya gidelim midem kendi kendini öğütecek birazdan."Nicolas uykulu bir halde kikirdemeye başladı."Pekâlâ,hazırlanayım da gidelim."
Richard kendi odasına çekilirken Nicolas da gelirken getirdiği küçük bir çantanın içinden siyah kumaş bir pantolon ve mat koyu gri tonlarında bir gömlek çıkardı.
Vücudunun her hücresi titriyordu, ancak oda soğuk değildi.Casandra'yı görmek istediğine emin değildi.Onu çok geçmemesine rağmen çok özlüyordu.Gitmeden önce onu bu kadar sevdiğini anlamamıştı.Gerçi hep öyle olmamış mıydı,annesinin de kız kardeşinin de değerini onları kaybedince anlamıştı.
Ceketini de giyip dışarı çıktı.Richard çoktan hazırlanmış koridorda onu bekliyordu.Nicolas'ı görünce ona yöneldi.Merdivenleri indikten sonra Nicolas' ın gözü lobide oturan dün akşamki adama kaydı. "Ben şu adama bakıp geliyorum, birkaç soru sormam gerek." " Tamam ben seni dışarıdaki bankta bekliyorum, çok oyalanma." Richard dışarıya çıkarken Nicolas da dünkü gizemli adama doğru yöneldi. "Merhaba bayım." "Merhaba evlat.Neyin var? Telaşlı görünüyorsun." "Size bir soru soracağım ama yanlış anlamanızdan korkuyorum." " Ne demek buyur otur." "Dün bana saatimi kimin verdiğini sormuştunuz ben de babam verdi demiştim.O an neden o kadar şaşırdınız? Y-yoksa beni tanıyor musunuz!?Eğer babamın yerini biliyorsanız söyleyin lütfen." Adam afallamıştı."Bir sorudan bunu çıkarmayı nasıl başardın? Ben seni de babanı da tanımıyorum. Lütfen bir daha böyle saçma şeyler için beni rahatsız etme.Şimdi müsadenle gazetemi okumaya devam etmek istiyorum." "Ben çok, çok özür dilerim. Sadece siz öyle tepki verince..." Nicolas umursanmadığını anladı ve yumruğunu sıkarak hızlıca dışarıya doğru yürüdü.Richard'ın sabırsızca beklediği banka oturdu.Richard Nicolas'a döndü:"Ee, ne dedi adam? Ne sordun?" "Ona dün neden o kadar şaşırdığını sordum.Ama sanırım bunu çok abartıyorum." "Sen de haklısın, sonuçta babanı hiç görmedin.Ama herşeye bu kadar anlam katmamak gerek." Nicolas dün kurduğu bütün hayallerini bir köşeye iterek kırık bir gülümseme attı.Birlikte otele en yakın restoranda kahvaltı yaptılar.

Restoranın cam önü bir masasına oturdular.Nicolas ne yiyeceğine karar verirken Richard da yoldan gelen geçene bakıyordu.Birden dondu kaldı.Kalbi hızla çarpmaya, elleri titremeye başladı.Dizinin altına uzanan kırmızı renkli elbisesi, beyaz eldivenleri ve şapkasıyla, Casandra tam restoranın önünde geçiyordu. Koyu kahve saçlarını dağınık bırakmış,rüzgara emanet etmişti.Eskisinden daha endamlı, daha özgür ve daha emindi.Nicolas' a söylemesi gerekir miydi? Bir anda Casandra'nın onu farkettiğini ve ona baktığını hissetti.Yolun ortasında dona kalmıştı.Hem merak hem de şaşkınlık duygusunu dorukta yaşıyordu o an.Richard gözünü Casandra'dan ayırmadan Nicolas'a dokundu ve eliyle Casandra'nın olduğu yeri gösterdi.Nicolas Casandra'yı gördüğü an gözleri doldu, elini saçının içine attı ve dışarı doğru koştu.Richard onu tutarak:"Onu görmek istediğine emin misin?" "Dayanamıyorum.Onu soluğuna kadar özledim Richard."Nicolas kendini yeniden toparlayıp dışarı yöneldi.Casandra yolda yavaş ve titreyerek yürüyordu.Nicolas sessizce"Casandra?!"dedi ve ona doğru koştu "Casandra!"diye bağırdı.Casandra arkasını döndü ve Nicolas'la göz göze geldiler.Nicolas' ın kalbi hayatında hiç atmadığı kadar hızlı atıyordu.Ona doğru koştu ve kendisinin de beklemediği bir şekilde ona sarıldı,sımsıkı. Gözyaşları birer birer Casandra'nın omzuna dökülürken etraftaki bakışları görmezden geliyordu.Nicolas' ın bu yaklaşımına belki de en çok o şaşırmıştı.Ona kızmasını,tokat atmasını hatta onu öldürmeye teşebbüs etmesini bile bekliyordu.Ama sarılmasını, hele de böyle içten ve sımsıkı, asla beklemezdi.Nicolas uzunca bir süreden sonra Casandra'yı bıraktı ve tam karşısına geçip konuşmaya başladı."Kaç gün oldu daha!?Neden parfümünü değiştirdin?Her zaman taktığın kolye de yok." "Ah, Nicolas." Onun sesinden adını duymayı özlemişti.Sanki sağırdı da, bir mucize gerçekleşip duymaya başlamıştı yeniden."Yazdığım mektubu hiç okumamış gibisin." "Keşke okumasaydım.Hatta, keşke o mektubu yazmasaydın ne güzel olurdu.Ama sen ikimizi de tek kağıtla bitirdin.Bu kadar kolay olabilir mi bu? Bu kadar çabuk ve basit bir veda,kabulleneceğimi mi sandın?" "Kabullen veya kabullenme, mektuptakiler doğru sonuçta.Bu arada şunu unutma:Ne olursa olsun asla bir fahişenin aşkına inanma! Onların kalbi kezzaplıdır." Az önce yürüdüğü yola doğru yeniden yürümeye başladı.Bu sefer daha hızlı ve kaçar gibi.
Nicolas dizlerinin üstüne yığıldı.Ikinci defa terk edilmiş gibiydi.Richard yanına koştu ve omzuna elini attı.Nicolas Richard'ın elini hisseder hissetmez konuşmaya başladı. "Ondan nefret ediyorum." Richard rahatsız edici bir şekilde gülmeye başladı.Nicolas oturduğu yerden kalkıp kızgın gözlerle Richard'a baktı."Gülünecek bir durum olduğunu sanmıyorum." Richard gülmeyi bırakıp ciddi bir hal üstlenerek konuşmaya başladı."Daha az önce onu çok özlediğini söylüyordun. Şimdi de ondan nefret ettiğini-" Nicolas Richard'ın lafını kesip bağırarak konuşmaya başladı:"Aşkın ne olduğunu bilir misin sen? Hiç bilmediğin bir duygu hakkında yorum yapamazsın böyle,tiksindirici kahkahalar atamazsın! Duygusuz soğuk adamın tekisin.Yaşama amacın ne senin ha!?Iki yıldır ruh gibi dolanıyorsun etrafta hiç kimsenin annesi ölmüyor mu? Marie Teyze ölümsüzmüş gibi davranmayı kes!"
Richard Nicolas'ın sözleri karşısında donakalmıştı.Ona bu kadar kızacağını tahmin etmemişti.Nicolas'ın ona en son bağırdığında topunu tren raylarına atmıştı.Richard sessizce "Özür dilerim"dedi ve arkasını dönüp restorana girdi.Ceketini alıp hesabı ödedikten sonra Nicolas'a bakmadan otele gitti.Nicolas da ceketini aldı ve otelin yolunu tuttu.
Richard önden yürüyordu fakat Nicolas'ın varlığını hissediyordu.Nicolas ağır şeyler söylediğinin farkındaydı ama o anki kızgınlığıyla onunla dalga geçmesine dayanamamıştı.
Bir süre sonra otele vardılar.Richard odasına çekilmek için merdivenleri çıkarken Nicolas'ın gözü ona göre esrarengiz adamı arıyordu, ama orada yoktu.Boşverip o da merdivenleri çıkmaya başladı.Richard çoktan odasına girmişti.O da odasına girip yatağa uzandı.Valizinden bir kitap çıkarıp okumaya başladı,ancak kitaba odaklanamıyordu.Kitabı bırakıp duvar sinemasını seyretmeye başladı.Birden her zaman lobide olup da şimdi etrafta gözükmeyen adam aklına geldi.Yataktan sıçrayıp otelin girişine doğru yürüdü. Danışmaya yöneldi ve konuşmaya başladı:"Bakar mısınız,hep şurada oturan bir adam vardı. Şimdi nerede olduğunu biliyor musunuz?" "Stephen Amca'dan mı bahsediyorsunuz? O uzun yıllardır burada yaşıyor, arada gidip gelir merak etmeyin." "Stephen T-thompson'mu?" "Evet, tanıyor musunuz?" "Sanırım, o adam benim babam."

Kırık KadehHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin