"Baba dur artık. Benim ne suçum var ya?" Ellerimle ağrıyan karnımı tutarak kahkaha atmaya devam ediyorum. Abimin çığlıkları ortamı inletirken arkadaşları köşede durmuş kendilerini -büyük ihtimalle babama saygısızlık etmemek için- gülmemek için zor tutuyorlardı. Abim ise koltuğun arkasına gizlenerek babamın gazabından kurtulmaya çalışıyordu.
"Gülmeyin lan şerefsizler." Kafasını koltuğun arkasından kaldırarak bize ve arkadaşlarına kızarken babamın attığı terlik tam kafasına geliyor. Arkadaşları artık kendilerini tutamayıp kahkaha atarlarken babam aldığı başka bir terlikle abimin yanına gidiyor.
"Bana bak Altay elimde kalacaksın. Baban olacak o adam nerde? Neden eve gelmiyor?" Yere düşmüş olan abimi kolundan tutup terliği yüzüne doğru sallayarak konuşuyor. Gülmekten ağrıyan yanaklarıma ellerimi bastırıyorum. Nefesim kesildiği için küçük kıkırtılarımın arasında derin nefesler alıyordum.
"Emre amcayı ikna edelim bizim depoya gelsin. Adamlar dakikasında konuşurlar korkudan." Adının Barış olduğunu hatırladığım genç konuşurken Ferdi gülerek kafasını sallıyor. Kavırcık saçları hareketinden ötürü sallanıyor. Ben onu izlerken abim konuşuyor ve kafamı hızla önüme çeviriyorum.
"Baba vallaha şuan ne yapıyor bilmiyorum. Depodaydık hep birlikte, işimiz bitti geldik. O da hala oradadır büyük ihtimalle." Babam derin bir nefes alıp doğruluyor. Tam arkasını dönüp abimi salacakken aklına bir şey gelmiş gibi hızla abimin bacağına vuruyor.
"Ne demek büyük ihtimalle? Siz beni delirtecek misiniz lan?" Sinirle konuştuktan sonra telefonunu cebinden çıkartıp salondan ayrılıyor. Abim bacağını tutarak yerden kalkarken elimi uzatıyorum.
"Eniştem çok korkunç bir insan yemin ediyorum. Volkan dayım bir an önce gelsin yoksa yanan biz olacağız." İsmail'in telefonundan oyun açarken kurduğu cümleye kafa sallıyorum.
Abimler geldiklerinde biz daha içeri geçmeden Kerem'in ailesi gelmişti. Çok korkmuş ve telaşlanmışlardı. Bana öyle bir bakmışlardı ki gerçekten bir daha Kerem'i yanıma yaklaştırmayacaklarını bile düşünmüştüm. Ama neyseki Kerem'in dediği gibi olmuş, abimin onlarla konuşmasından sonra biraz rahatlamışlardı. Yine de bir süre çok bir araya gelmemizi istemiyorlardı. Kerem'i de alıp gitmişlerdi.
Onlar gittiğinde hep birlikte içeri geçmiştik. Babam içindeki abim adına olan telaşı attıktan sonra sinirle hesap sormaya başlamıştı. Bunda oldukça haklıydı çünkü bir mesaj bile atmayarak bizi korkutmuşlardı. Kesinlikle abimde babamda bu siniri hakediyordu.
"Ben babamın tarafındayım vallahi. Adam gayette haklı. Bir mesaj atıp haber edebilirdiniz en azından. Merakta bıraktınız bizi." Abim konuşmamla oflayıp telefonunu çıkarıyor. Bir kaç işlemden sonra kulağına götürüyor. Aradığı kişi telefonunu açmadığında geri indiriyor kulağından.
"Açmıyor işte. Ben nerden bileyim şuan ne yaptığını? Volkan babamın Emre babam haricinde birine hesap verdiğini ya da açıklama yaptığını gördün mü?" Kafamı iki yana salladığımda telefonunu cebine koyuyor. Ardından elini alnına çıkarıyor. Koltuğa oturduğunda terlikten dolayı kızaran alnını ovuyor.
"Geber pezevenk." İsmail'in cümlesiyle abim hiddetle ona bakıyor.
"İsmail bak zaten sinirliyim elimde kalacaksın." İsmail kafasını telefonundan kaldırıp bize baktığında kaşlarını çatıyor.
"Lan babalı oğullu bana çatacak yer arıyorsunuz sizde. Oyundaki adama dedim ben." Trip atar gibi olan ses tonuna göz deviriyorum. Elindeki telefonu cırlamasına aldırış etmeden aldığımda koluma vuruyor. Karşılığında bende ona vuruyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerinin Yeşili - Arda'Ferdi
HumorYeşilin bir tonuydu işte gözleri. Oysa ben onun gözlerine sığdırılabilecek bir renk kalıbı olduğunu düşünmüyorum. Ağzından çıkarmadığı sözlerini anlatacak kadar keskin, bastırılmış bir duygu kadar yoğun, bir kere dalınca seni içine çekip çıkmana izi...