0.7 Bal kokan ten

438 45 71
                                    

Üzerime aldığım ince ceketin yakalarından tutarak giriyorum balkona. Hafifçe esen rüzgar kumral saçlarımı okşarken karanlığın altında sigarasını tüttüren abime bakıyorum. Eve geldiğinden beri yüzü asla gülmüyordu. İçinde bir şeylerle boğuştuğu oldukça belliydi. Ama sadece o değil; Barış Alper, Ferdi ve babamda bu sıkıntılı ruh halinin içindelerdi.

"Öyle dertli görünüyorsunuz ki, sizin yanınızda İsmail gibi kalıyorum yeminle." diyorum buruşturduğum yüzümle. İçeride Barış ile flörtleşen İsmail bunu duysa; "Ben olmanın neresi kötü göt?" derdi, emindim. Abim söylediğime burnundan gülerken bende düşüncelerimden ötürü gülümsüyorum.

"Her zaman mutlu olacak değiliz ya Arda'm. Sıkıntılı zamanlarımız da olabiliyor." Sigarasını söndürmüş, kolunu omzuma atıp yanağımı sıkıyor. Gülerek başımı, boyunun izin verdiği kadarıyla, omzuna yaslıyorum. Ama bu kısa sürüyor ve burnuma doluşan yoğun sigara kokusu sebebiyle yüzümü buruştururak ondan ayrılıyorum.

"Leş gibi sigara kokuyorsun, boğulacağım senin yüzünden." Koluna hafifçe vurduktan sonra söyleniyorum. Attığı bakış, 'ağzına sıçarım bak adam akıllı konuş, kelimelerine dikkat' manasına gelirken içimden; 'kelimelerime dikkat etmiyorum' diye bağırıp, aklımda viral olan o ses canlanınca kahkahamı tutamıyorum.

"Lütfen İsmail ile az takıl. Bir İsmail neyse de iki tanesine katlanmak isteklerim arasında değil." İsmail'i çok mu zorbalıyorduk ne?

Küçük bir kıkırtı dudaklarımdan dökülünce abimin içindeki kardeş sevgisi canlanmış, beni tekrar kolunun arasına çekmişti. Ama bu sefer ayrılmama izin vermiyor, sigara kokusundan uzaklaşmak istesem bile beni sıkı sıkı tutuyordu. "Ya abi bıraksana." diye söylenmem hiçbir işe yaramıyordu.

Biraz çırpınmanın ardından kurtulamayacağımı anlayarak kaderime teslim oluyorum. Abim bundan hoşnutcasına burnundan güldükten sonra daha da gıcıklaşmak için saçlarımı karıştırıp omzumu ısırıyor ve sonunda kaçmama izin veriyor. Sinirli bakışlarımı üzerine yıkıyor, dilimi çıkararak çocuklaşıyorum. Karşılığında yalnızca gülümsüyor.

"Abi?" Seslenişime 'hm?' benzeri bir yanıt veriyor. "Anlatacak mısınız artık?"

"Neyi?"

"Babamla Nando arasında olanları." Öylece kalıyor cümlemden sonra. Bunları konuşmak istemediği çok açık ama benim de öğrenmem lazım. Saklayarak bir şey kazanamazlar. Elbet bir gün öğreneceğim şeyleri, elbet birinden duyacağım gerçeği en başta ailemden duymak istemem onları bu kadar şaşırtmamalı.

"Açıklayamayacağım durumlar var Arda, zorlama n'olur." Sinirlerim bozulmuş gibi derin bir nefes alıyorum, artık sinir bozucu olmaya başlamıştı bu mesele.

"Nedenmiş o? Ya Allah aşkına bir sebep verin bana. Fernando geldi diyorum, hiçbiriniz mutlu olmuyorsunuz. O, 'Barıştık' diyor ama babam adını duyduğunda yumruğunu sıkıyor. Her daim beraber olduğumuz adam yokmuş gibi davranıyorsunuz. Emre babam bir anda başka şehre uçuyor, Volkan babam gelip Nando'yla görüşmemi yasaklıyor. Ve sen, açıklayamam diyorsun. Zamanı gelmedi mi sence abi?"

Derin bir nefes alıp ellerimi ellerinin arasına alıyor. Kalçasını balkonun mermerine yasladıktan sonra elleri hala ellerimdeyken konuşmaya başlıyor. "Onunla ne kadar yakın olduğumu, ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?" Kafamı sallıyorum yavaşça.

"Babama bile anlatamadığım sırlarımı anlattığım adama bir yanlış yapar mıyım ben Arda? Yapmam. Ama o bize yaptı, bize çok büyük bir yanlış yaptı ve kendi kendine bitirdi bu güzel aile dostluğunu. Bu yüzden uzaklar babamla. Fernando Muslera, artık bizim eski Nando'muz değil. Özür dilerim, çok özür dilerim ama bunu kabullenmemiz gerekiyor."

Gözlerinin Yeşili - Arda'FerdiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin