Üç arkadaş, Demirel Holding'in ortasında yürürken herkesin bakışlarını üzerlerine çekmişlerdi. Yoğun ilgiden memnun olan tek kıvırcık Barış Alper'di. Altay her an etrafına sert bakışlar atarak sözsüz bir emir verecek ve önlerine dönmelerine sebep olacak gibi duruyordu. Ferdi'nin ise umurunda değildi.
"Marullar Çetesi bugün çok gergin gözüküyor, biraz gevşeyin dostlarım." Barış'ın cümlesine Ferdi küçük bir kıkırtı sunarken, Altay buluşturduğu suratıyla ona bir bakış atıyor. "Elimde kalacaksın bak." Barış kıvrak bir hareketle onun yanından ayrılıp Ferdi'nin yanına kaçıyor.
Sabahleyin İsmail'in koyduğu bu lakap uzun boylunun sinirini bozuyordu. İsmail'in maruz kaldığı birkaç itiş kakışın sıradaki hedefi olmak istemiyordu Barış. Arkadaşı insanların ortasında onunla bir dalaşmaya girmeye çekinmezdi çünkü, biliyordu.
Sahi, İsmail ve kendisi şu sıralar ne çok dayak yiyorlardı Altay'dan.
Ferdi çaldığı kapının ardından yükselen 'gel' sesiyle birlikte elinin altındaki kulbu indiriyor. İçerideki Volkan'a ve Umut'a kısa bir baş selamı verirken kapıdan gelen sesle birlikte oraya dönüyorlar.
"Barış sikeceğim artık götünü başını. Çıksana şuradan piç."
"Önce ben gireceğim çekil."
Aynı anda geçmeye çalıştıkları için kapının pervazları arasında sıkışıp kalmışlardı. İkiside diğerine izin vermeden geçmeye çalışırken Volkan derin bir nefesle Ferdi'ye işaret veriyor. Ferdi oflayıp onların yanına dönerken içinden arkadaşlarına küfretmeyide unutmuyor.
Kolunun biri önde olan Altay'ı tuttuğu gibi çekince, ani güç yüzünden Barış ayakta kalamayarak yere düşüyor. Uzun genç, babasının odada olduğunu unutup yüksek sesli bir kahkaha bırakırken; Barış Alper onlara "siz zaten beni hiç sevmiyorsunuz, dışlanıyorum" konulu senfonisini söylüyordu.
"Burada olduğumu hatırlatmama gerek var mı?" Volkan'ın otoriter sesi üçlüyü kendi dünyalarından çıkarıp karşısına geçmelerini sağlıyor. Durumdan memnun olmuşcasına dudak çizgisi yukarı kıvrılıyor, Umut'a bir işaret vererek koltuğuna doğru yaslanıyor.
Avukat yanına bıraktığı çantasını eline alarak içinden birkaç dosya çıkarıp karşısındaki Altay'a uzatıyor. Kıvırcık genç önce ayaktaki arkadaşlarına, daha sonra yan tarafındaki masanın ardında oturan babasına ve en sonunda karşısındaki mavi gözlere bakıyor ne olduğunu sorgularcasına. Arkadaşları konudan bir haber kaşlarını çatarak karşılarındaki görüntüyü izlerken, babasıda topu avukatı Umut'a bırakıyor.
Deniz mavisi gözlerin sahibi; uzun gençle arasında duran sehpaya bıraktığı dosyaları, almasını istediğini göstermek için parmağıyla ittirerek ona biraz daha yaklaştırıyor. Altay sonunda dosyalardan birini eline alıp mavi kapağı açıyor. Karşılaştığı yüz, bundan bir süre önce gördüğünde içini bir sevgiyle saracak kişi olsa bile şuan onda sadece öfkeyi oluşturuyor. Elinin biri yumruk olurken avukat söze giriyor.
"Fernando Muslera. Ne kadar araştırma yapmış olursam olayım, benden daha çok bilgi sahibisiniz onun hakkında. Ben sadece bilmediğiniz, sizden sakladığı ve dostluktan düşmanlığa geçiş yaptığı süre zarfında çevirdiği işleri gözler önüne sermek istedim. O dosyada; alım satım yaptığı işyerleri, temas halinde olduğu iş adamları, seyahat ettiği ülkeler, banka hesaplarındaki para akışıda dahil birçok önemli nokta var. İncelemenin iyi olacağını düşündüm. "
Volkan gururla, yetiştirdiği gence bakıyor ve ona güvenip sağ kolu yaparak ne kadar doğru bir karar verdiğini düşünüyor. Kapısına gelen kimsesiz bir çocuğu büyütürken, ondan böylesine zeki bir adam çıkacağını tahmin etmezdi. Kendine büyük bir saygıyla bağlı olan bu çocuk onun için her şeyi göz önüne alırdı, biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerinin Yeşili - Arda'Ferdi
HumorYeşilin bir tonuydu işte gözleri. Oysa ben onun gözlerine sığdırılabilecek bir renk kalıbı olduğunu düşünmüyorum. Ağzından çıkarmadığı sözlerini anlatacak kadar keskin, bastırılmış bir duygu kadar yoğun, bir kere dalınca seni içine çekip çıkmana izi...