5

4 1 0
                                    

 Arbi duyduğu kuş sesleriyle gözlerini araladı. Elinin altındaki yumuşacık şeye bakmak için yavaşça başını kaldırdığında ağacın kenarına kıvrılmış Negro 'ya kollarını sarmış bir şekilde yastığa yatar gibi yattığını fark etti ve daha ne olduğunu anlamadan ayağa fırlayıp korkmuş bir şekilde geriye doğru sendeledi. Hala, hayatında ilk defa gördüğü bu tuhaf yaratığın üzerinde yattığına inanmıyordu. Yine de üzerine oturduktan sonra ondan ilk anki kadar korkmadığını fark etti.

Bakışları uyuyan Negro'yu baştan sona süzerken dün olanlar bir bir aklına doluşmuştu. Bakışları etrafı taradığında bir ağacın gövdesine sırtını yaslamış, bacaklarından birini dümdüz uzatarak diğerini kendine çekmiş şekilde uyuyan Eret'e değdi. Kendisi Negro'nun pofuduk tüyleri arasında uyurken Eret'in bir ağaca yaslı uyuya kalması biraz canını sıkmıştı. Üstelik çocuğa demediğini de bırakmamıştı.

Duyduğu havlama sesiyle bakışları tekrar Negro 'ya döndü çünkü ses oradan gelmişti. Bu Obi'nin sesiydi ama Obi ortalarda yoktu. Sonra Arbi'nin gözüne Negro'nun dev kolunun altındaki küçük beyaz şey çarptı. Obi'nin havlama sesi tekrar kulağına ilişince o tarafa doğru koştu ve Negro'nun kolunu zar zor Obi'nin üzerinden kaldırdı. Obi halsiz ve sersemlemiş bir şekilde ayağa kalkıp bir sarhoş gibi adımlar atarak Arbi'nin kucağına çıkmaya çalıştı ama ön bacakları birbirine dolaşınca Arbi'nin ayaklarının tam önüne düştü. Arbi Obi'nin bu komik haline kıkırdayarak onu kucağına aldı ve fısıldadı. "Anlaşılan bu ayıcık seni sevdi Obi."

Obi'nin yavaş yavaş toparlanan yüz ifadesi öfkeli bir hale büründü ve Obi kızgın bir şekilde Arbi'nin yüzüne havladı. Anlaşılan bütün gece Negro'nun kendisini sarılma yastığı olarak kullanması pek de hoşuna gitmemişti.

En baştan beri Arbi zaten öyle bir hissiyata kapılıyordu ama bunca gördüğü şeyden sonra Obi'nin kendisini anladığına artık gerçekten inanıyordu. "Günaydın." Duyduğu sesle irkilerek arkasına döndü. "Günaydın Yula." Yula elindeki çantadan bir şeyler çıkarıyordu. Çantadan değişik kavanozlar ve ekmeğe benzeyen bir şeyler ve çatal bıçak gibi şeyler çıkarıp kesilmiş bir ağaç kütüğüne koydu. Arbi kavanozları ve konserveleri eline alıp şaşkın bir ifadeyle, inceledi. "Vay be! Bu şeyler merkezdekilerden bile daha güzel gözüküyor. Ben ormandakilerin daha şey olacağını düşünmüştüm..." Yula Arbi'nin lafını tamamlamak maksadıyla tahminde bulundu. "İlkel?" Arbi biraz çekinerek başını salladı. Yula derin bir kahkaha attı. "Biz onlardan daha fazla şeye sahibiz. İnsan zekâsının yanı sıra çeşit çeşit ve en güçlü hayvanlar, bitkiler, toprak, hava, su, ateş... Bizim yanımızda. Tabii ki onlardan daha gelişmişiz." Arbi irileşmiş gözlerle sordu. "Bir dakika nasıl ya? Biz de de bitkiler, su ,ateş toprak ve hava var." Yula bilgiç bir ifadeyle gülümsedi. "Ona bakarsan sizde de hayvanlar var Arbi?" Arbi kafası karışmış bir şekilde baktı. "Nasıl yani?" Yula gülümsedi. "Ormanda hayvanları olan bizim dışımızda iki ırk daha var." Arbi aydınlanmış gibi heyecanlı bir şekilde bağırdı. "Yani sizin gibi hayvanları olanların dışında bitkileri ve elementleri yöneten iki ırk daha mı var!?" Yula hafifçe başını salladı. "Ormanın ruhu bu üç şeyden oluşur. Hayvanlar, bitkiler ve elementler. Şimdi anladın mı?"

Arbi etkilenmiş bakışlarını Yula'dan ayırmadan başını salladı. "Üretimi nasıl yapıyorsunuz ki peki? Bizim gibi fabrikalarınız falan mı var?" Yula elindeki son konservenin de kapağını açıp elini yere doğru çırptı ve bakışlarını Arbi'ye dikerek cevap verdi. " Yani sizin fabrikalarınız kadar zararlı yöntemler kullanmayız. Zaten güçlerimiz sayesinde bir araya gelince çoğu işi halledebiliyoruz ama tabii ki üretimi yaptığımız belli başlı binalar var." Arbi yavaşça başını salladı ve Yula'nın kocaman ağaç kütüğüne kurduğu naçizane kahvaltı sofrasına baktı. Daha önce hiç görmediği çeşit çeşit marmelatlar ve peynire benzeyen şeyler vardı ve daha önce hiç görmediği meyveler. Sarı renk bir camı andıran şeyi eliyle işaret ederek sordu. "Bu ne Yula? Saydamlaşmış altına benziyor." Yula Arbi'nin bu benzetmesine güldü. "Onun adı bal. Arılar yapar." Arbi şaşkın ifadesinden taviz vermeden sordu. "Arı ne ki?" Yula seninle daha çok işimiz var dercesine iç çekti. "Küçük siyah sarı çizgileri olan bir böcek. Genelde koloni halinde yaşarlar. Bir arı sahibini sinirlendirme çünkü arılar seni iğneleriyle sokarlarsa canın cidden acır." Arbi tam ağzını açmış arların iğneleri hakkında konuşacaktı ki Eret'in sesiyle ağzını geri kapatmak zorunda kaldı ve ona baktı. "Bu koca bebeğe daha ne kadar tahammül etmem gerekecek cidden bilmiyorum."

OrmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin