bölüm 1; olmak ya da olmamak

1.5K 57 18
                                    

Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum ama yakıcı güneş ışınları yüzüme vurunca kapalı olan gözlerimi açma isteğiyle doldum.

Kışın ortasında neyin güneşiydi bu? Ellerimi yerde gezdirdim ve ellerime dolaşan çimleri hissedince kaşlarımı iyice çatıp gözlerimi hızla açtım ve yattığım yerde doğruldum.

Ağaçların arasındaki çimenlik bir arazideydim. Buranın neresi olduğunu anlamaya çalışırken arka taraftan hışırtı sesi duyunca hızla arkamı döndüm.

Arkamdaki bir kızdı. Hayır, hayır bir huriydi. Altın rengindeki saçları güneşin ışığıyla parıldıyordu, saçları omuzlarından hafifçe aşağı inen ve dalgalı bir yapıya sahip, yüzündeki nazik hatlar ve doğal ışıltı, onun çekicilik dolu mavi gözlerini ön plana çıkarıyordu. Gözlerindeki mavi, okyanusun derinliklerine, aynı zamanda canlı bir gökyüzüne benziyordu.
Burnu narin, yüzüne orantılı bir şekilde yer almakta, vücut hatları ise tamamen denge ve zarafetle şekillenmişti. Uzun boynu, yüksek omuzları ve kusursuz bir duruşu vardı.

Onu görünce derin bir nefes verdim. Tek başıma değildim en azından.
Etrafa bakındım ne otobüs, ne yol vardı. Bir dakika, bir dakika! Yemyeşil cennetimsi bir çayırdaydım, yanımda da cennetten fırlamış gibi gözüken bir kız bana bakıyordu?

Öldüm mü?
Ben?
Nasıl yani?
Daha ömrümün başındaydım. Tamam elle tutulur güzel bir hayat yaşamamıştım ama..
Ama işte..
Olamaz ya..

Kaşlarımı çatarak, aynı benim gibi etrafı inceleyen kıza döndüm tamamen. Söze girdim.
"Pardon bir soru sorabilir miyim?" Sesim biraz farklı mı cıkmıştı benim?
Bakışları bana döndü ve kaşlarını çattı ama ses çıkarmadan benim konuşmamı bekledi.

Cesaretimi topladım.
"Tamam anladım öldüm ve cennete geldim. Orası belli. Etrafın konsepti cehenneme benzemiyor. Ama benim otobüs kazasında yanımda arkadaşım Mısra da vardı. O ölmedi mi yoksa cehenneme mi gitti? Bakın cehenneme gittiyse ortada çok büyük bir yanlışlık var. Tamam biraz aksi kızdır, işine gelmeyen hiçbir şeyi yapmaz ama ben bile cennete girdiysem o kesinlikle burada olmalıydı, dünya iyisi bir kızdır, çok büyük bir yanlışlık yapıyorsunuz bakın.."

Ben arkadaşımın yüz ciltlik cennete girme nedenlerini sıralamaya hazırlanırken karşımdaki hurinin kaşları önce şaşkınlık sonra da hayretle havalandı.
"Sen... Ece??" Elini şaşkınlıkla ağzına götürdü.

"Evet evet Ece ben, memnun oldum. Ama bakın çok acil bana arkadaşım Mısra'ya ne olduğunu söylemeniz gerekiyor. Gerekirse beni yetkili bir meleğin yanına gönderin ben açıklarım her şeyi."

Burada işlerin nasıl yürüdüğünü bilmiyordum ama kesinlikle Mısra'yı kurtarmam gerekiyordu.

Karşımdaki meleğimsi kız birden bana ben daha ne olduğunu anlayamadan sarıldı. Kollarını boynuma sıkıca sarınca ona anlayamadığım bir şekilde yakınlık hissetmiştim. Sanki tanıdık biriyle sarılıyor gibiydim. İstemsizce ben de kollarımı ona sardım.

"Bakın sarılalım, tamam ama Mısra'nın da buraya gelmesi gerekiyor. Onu bulmalıyım." Dedim

"Çok şükür iyisin. Bir şey olmadı ikimize de. Benim kanka. Mısra."
Hemen onu saran kollarımı omuzlarına koydum ve biraz geri çekilip yüzünü inceledim.
Bu kızda Mısra'ya benzeyen tek bir zerrecik bile yoktu. Acaba o kitaplardaki gibi bir şey mı yaşıyorduk? Yoksa bir rüya mıydı bu?

Kaşlarım inanmazca havalandı. Hemen aklıma gelen o soruyu sordum. Emin olmam gerekiyordu.
"Lisede beden hocası esneme hareketi yaparken yanlışlıkla eşofmanı yırtılmış, donu gözükmüştü. Arkasında bir tek ikimiz vardık, başka kimse görmemişti. Donunun rengi neydi?"

KRALİYETİN UZAĞINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin