Odamdan çıkmamla birlikte önlüğü duvara asan babamın yanına gidip sarıldım.
"Günün nasıl geçti benim Minik Kurabiye Canavarım?" Hala ona sarılırken somurtup minik bir trip attım. Halen beni susam sokağındaki "Kurabiye Canavarı" olarak çağırması beni gıcık etsede içten içe ikimizde bana öyle seslenmesinin benim hoşuma gittiğini çok iyi biliyorduk.
Masayı kurmaya yardım ettikten sonra ikimizde karşılıklı oturup önümüzdeki yemeyi yemeğe başladık. Babamı bildim bileli her konuda marifetli oluşuna hep hayran olmuşumdur. Ne kadar onun bu yönünü kıskansamda oda her zaman bana "Sen benim oğlum değilsen bu zekanı kime borçlusun o zaman? Söyle bakalım." Derdi.
Bende genelde gıcık etmek için "Annemmm" diyince şakacıktan sutat asar sonra intikam almak için beni gıdıklamaya başlardı.Annemi ben doğduktan 2 yıl sonra kanser olduğunu öğrenmemizle bir süre daha yanımızda kalmasıyla kayıp etmiştik.
Ama babam durumu en iyi şekilde idare etmeyi başardığından hiç bir zaman ne bana yansıttığı kötü bir huyuna şahit olmuştum ne de annemin yokluğunu hissetmiştim. Bu yüzden bazen iyi ki onun gibi bir babam var diyorum."Eee iş nasıl geçti?" Diye sordum her zaman ki gibi heycanla. Babam bir dedektifti ve vakaları anlatıp olabilirtesi olan yolları anlatmaya bayılırdı. Bende bunları dinlerken olabilirtesi en yakın sonucu tahmin etmeye bayıldığımdan her yeni bir vaka geldiğinde merakla ona bakardım anlatsın diye. Küçülüğümden beri babamla yapmayı sevdiğim aktivitelerden biri olduğu içinde her zaman "Bende senin gibi dedektif olucam!" Derdim ama o iş o kadarda kolay birşey değilmiş. İşte bu yüzden şu an Fen ve Edebiyat fakültesinde psikoloji bölümü okuyordum.
[Mini minnacık bir araştırma sonucu dedektiflik fakültesi olmadığını öğrendim. Dedektif olmak isteyenler pskoloji okumalı falan yazıyodu. Sonra bi kursla dedektiflik belgesi verilipte dedektif oluyorlarmış. Ben böyle sisteme tüküreyim :D]
"Halen aynı vaka üzerinde çalışıyoruz Ranpo. Zanlıyı yakalayabilmek için hala yeterli delilimiz yok. Gerçekten katilin o olduğunu bilsek bile tutuklayamıyoruz!"
Hırs yaptığı, üzüldüğü ve çaresizliği gözlerinden net bir şekilde okunuyordu."Şu cinayet olayı değil mi? Halen nasıl kanıt yetersizliği olabilir?! Saldırı aleti bulundu demiştin. Dna testine sokulmadı mı?"
"Kurnaz. Hem silahı kırmış hemde eldiven kullanmış. Parmak izi çıkmadı."
"Peki ya güvenlik kameraları? Onlar kontrol edildi mi?"
"Evet, edildi ranpo ama onda ise yüzünü saklamayı başarmış.."
"Ğaaaaaah!" Sinirle bağırmıştım. Masum bir kız içerden kilitlenmiş odasında nasıl göğüsünde kurşun izi ile ölü bulunmuş olabilirdi? İlk bakışta herkes intihar derdi ama hayır! Bu bir intihar değildi. Eğer ki intihar olsaydı kızın bedeninde darp izleri olmazdı. O sırada aklıma geldi.
"Kızın bedeninden parmak izi alamaz mıyız? Bedeninde darp izleri olduğunu adli tıp bildirmişti nede olsa?" Bunu dememle gözleri kocaman açılan babama baktım.
"Bazen nasıl bu kadar aptal olduğunuzu merak etmiyorum değil oğlum. Hemen bunu doktorlara ve meslektaşlarıma bildireceğim." Demesi ile oturduğu sandalyeden kalktı ve saçlarımı çekip anlımdan öptü.
"Beklide sayende o kız ve annesi artık huzura ericek. Çok sağ ol oğlum." Dedi ve telefonunu alıp odasına gitti. Babasının gene evdeyken işine odaklanmasına alışıktı ranpo. Bazen aceleci ve dalgın olması onu güldürmeden edemiyordu.
Masayı toplayıp yemekleride dolaba koymamla yeniden odama gittim ve ellerimi kafamın arkasına koyaraktan yatağa uzandım. Karşıdaki odadan babamı konuşma sesini boğukta olsa duyabiliyordum. Tavanı izlerken yatağın üstüne şekerin çıkması ile bir an irkilsemde gelip karnıma yatınca gülümsedim. Onu karnımdan alıp havaya kaldırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ranpoe İşte :D
Fiksi PenggemarOkununuş ve oylara göre aktip bir kitaptır. Klasik okul temasını işliyorum. İçinde; *Ranpoe [Ranpo x Poe] shin soukoku [Akutagawa x (Junko) Atsushi] soukoku [Dazai x Chuuya] Fyolai [Nikolay (namı deyer gogol) x Fyodor] Higugin [Gin x Higuchi] Gibi k...