Odanın kapısından gelen bağırma ve kapıya yumruk sesleriyle irkilerek uyanmıştım. Yüzümü ovuşturup yavaş yavaş kendime gelirken sesleri daha net duydum.
"Sikeyim seni Jungkook! Aç şu kapıyı amınakoyayım daha bavulunu hazırlamadın bir saate çıkıyoruz!" Gözlerim yuvalarından çıkacak kadar kocaman olurken hızla ayağa kalkıp kapıya ilerleyip kilidi açtım. Taehyung kapıyı sertçe açıp üzerime gelince korkuyla geriledim.
"B-ben özür dilerim du-duymuyordum." Bana bağırmasına izin vermeden hızlı adımlarla oradan uzaklaşıp kendi odama girdim. İlk lavaboda işlerimi hallettikten sonra bavulumu hazırlamaya koyuldum. Neyse ki Taehyung arkamdan gelmemişti. Bir kaç kıyafet ve özel eşyadan sonra bavulum hazırdı işte hah!
Üzerime güzel bir şeyler giyip bavulumu sürükleyerek aşağı inmiştim. Taehyungun kendi siyah bavuluyla koltuğa oturmuş telefona baktığını görünce burda olduğumu belirtmek adına öksürdüm.
Taehyung telefonunu bırakıp ayağa kalkıp önden çıkmış arabaya bavulları koyup kapatmıştı. Yanındaki koltuğa oturduğumda arabayı çalıştırıp hızla hava limanına sürdü. Vardığımızda Taehyunga yardım ederek bavulları arabanın arkasından alıp yere koyduğumda kolunu belime sarıp beni kendine çekerek dudaklarını kulak mememe sürttü.
"Sakın yanımdan ayrılma burada paparaziler falan fazla oluyor." Ne demek istediğini anlayarak kafamı salladım. Benden ayrılıp bavulunu sürüklerken elimden tutmuştu. Birlikte girmiş ve bazı şeyleri halletmiştik.
...
Taehyung hala elimden tutarak beni peşinden sürüklüyordu. Sonunda uçağa bindiğimizde ilk dikkatimi çeken şey kimsenin olmamasıydı. Etrafa bakışlar atarken Taehyunga yaklaşıp hostesler duymasın diye kısık sesle konuştum.
"Ama daha kimse gelmemiş?"
Taehyung kafasını çevirip bana bakış attıktan sonra önüne dönüp konuştu. "Bu uçak benim özel uçağım."
Yeni aydınlanarak kaşlarım havalanmıştı. Vay be! Adamın özel uçağı varmıs bir de. Doğrusu etkilenmiştim. Hem de baya. Ama her neyse banane?
Rahat koltuklara oturup uçağın kalkmasını bekledik.
...
Sonunda Seojun hyungların ayarladığı otele varmış ve odamıza gelmiştik. Ayakta durmuş odayı inceliyordum. Çift kişilik yatağımız çok çok büyüktü. Heyecanla kendimi yatağa attım. Of baya yorgundum. Biraz uzandıktan sonra kalkıp bavulumu açıp pijamalarımı giydim. En azından biraz uyusam iyi olur.
Taehyung lavabodan çıkar çıkmaz ben girdim ve diş fırçamı şampuanımı falan koyup ellerimi yıkadım. Lavabodan çıkıp Taehyungtan ola bildiğince uzağa yatağın diğer köşesine uzanıp üzerimi örttüm. Yolun yorgunluğuyla gözlerimi kapatacakken ensemde hissettiğim nefes alış verişleriyle dudağımı ısırdım.
"Akşam 8 de otelin restoranına gidip yemek yiyeceğiz hep beraber." Kafamı salladım sessizce. Sonra da rahatça gözlerimi kapattım.
...
Odada duyulan seslerle yavaş yavaş gözlerimi açtım. Açtığım an da Taehyungun sadece baksırlı vücudunu görüp çarşafı kafama kadar çektim. Hızlı nefes alıp verirken bir kaç dakika kendime geldikten sonra çarşafı çektiğimde tam burnumun dibinde Taehyungu görünce çığlık attım.
"Ne zamana kalkıp giyinmeyi düşünüyorsun acaba?" Zorlukla yutkunup hızla doğruldum. "B-ben.. kalkıyorum şimdi." Ona bakmadan yavaşça ayağa kalkıp titreyen ellerimle tshirtimi çıkarıp bavulumdan daha şık bir şeyler çıkarıp hızlı hızlı giydim.
Taehyung elimden tutup beni de götürerek odadan çıkıp üst kata gittik. Güzel bir restoran vardı burda ve baya iyi dizayn edilmişti. Uzaktan Eunae noonanın bize el salladığını görünce Taehyungu çekiştirerek masaya geldik. Ayağa kalkıp selamlaştıktan sonra Taehyungun yanına oturdum. Karşımda oturan Eunae noonaya "Noona Jisu yok mu?" diye sordum çünkü merak etmiştim.
"Yok maalesef uyuyor o. Zaten tüm gün Jungkook amcamı görücem diyerek heyecanlanmıştı." Cümlesine kıkardayarak kafamı sallamıştım. Yemeğime devam ederken Taehyung Seojun hyungla konuşuyordu. O sırada Siwoo hyung bir konu açınca konuşmaya başladık.
Yemek bitince çay içerek tatlı yiyorduk. "Jungkook ortam çok sıkıcı havuz kenarına gidelim mi?" Siwoonun teklifiyle ne kadar mutlu olsam da Taehyungun varlığı aklıma geldi ve suratım bozuldu. "İyi olurdu ama Taehyung izin vermez ki?"
"Ben alırım." Siwoonun Taehyungtan izin alma fikri bana çok korkunç geliyordu. Taehyung yemeğini yerken Siwoo boğazını temizleyip konuşmaya başladı. "Öhöm Taehyung hyung biz Jungkookla havuz kenarına gidicektik ama Jungkook Taehyung izin vermez diyince size sormak istedim."
Benim adımı çekince gözlerim kocaman oldu. Her şeyi niye anlatıyorsun be adam! Taehyungun bakışlarını üzerimde hissederken kafamı eydim. Hala imalı imalı bana bakarken Siwoo ayağa kalkarak elimden tutup beni de kaldırdı.
"O zaman size afiyet olsun biz bahçedeki havuz kenarındayız." deyip beni de götürdü. Tanrım kalbim titriyordu. Çok korkuyordum. Taehyung bu kez beni öldürecekti. Ciddi ciddi öldürecekti. Bahçeye çıkıp biraz gezdikten sonra havuzun kenarına oturduk.
Ayaklarımı dizlerime kadar suya sokunca Siwoo da aynısını yaptı. "Neden her şey de Taehyungtan izin alıyorsun ki? Sonuçta sen kendin istediğini yapabilirsin." Ah keşke. Keşke yapabilseydim. Ama izin vermezdi ki. İzin vermeyi geçtim duyunca bile beni cezalandırıyordu.
"Şey Taehyung biraz çok kıskançtırda. Hatta bazen bu yüzden kavga ediyoruz ve üzülüyor. O yüzden soruyorum yani." Tabii canım kesin kıskanıp üzülüyordur. Siwoo kafasını sallayıp önüne döndü.
Biraz daha sohbet ettikten sonra yaklaşan adım sesleriyle kafamı çevirdim. Taehyung geliyordu. Hızla önüme dönüp yutkundum. Taehyung yanıma kadar gelip yere çöküp yüzüme yaklaştı. "Geç oldu bebeğim. Odamıza gidelim mi artık?"
"E-vet haklısın hayatım.." cümlemi bitirmeden Siwooya dönüp "Hyung benim artık gitmem gerek sonra konuşuruz tamam mı?" Taehyungun bakışları ikimiz arasında gidip gelirken Siwoo elini elimin üzerine koyunca sesli şekilde yutkundum.
"Tamam Jungkook yarın tekrar görüşürüz o zaman." Kafamı sallayıp hızla elimi çekerek ayağa kalktım. Taehyung kalktığım gibi belimden tutup beni kendine yapıştırarak odamıza götürdü. Asansöre geldiğimizde neyseki içerde 2 kişi daha vardı.
Ama sonunda maalesef ki odamıza geldiğimiz an kapıyı kapatıp beni içeri itti. "B-ben özür dilerim..-" Taehyung o kadar sinirli bakıyordu ki üzerime gelip sertçe çenemden yakaladı. "Kes sesini!" Korkuyla gözlerimi kapatıp dudaklarımı ısırdım.
"Sikeyim seni! Sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun ha?!" Gözlerimden bir damla yaş akıp çeneme kadar gelmiş ve Taehyungun eline damlamıştı. Kafamdan ittirerek çenemi bırakınca hıçkırık kaçmıştı dudaklarımdan.
Hızla ellerimle göz yaşlarımı silmiştim. Ayağa kalkıp lavaboya gidecekken beni bu kez yatağa ittirdi. Yatağa sırtüstü düştüğümde üzerime eyilip saçımdan tutarak geriye çekti. "Hıck ya-yapma..lütfen."
"Dua et. Dua et Jungkook oteldeyiz. Yoksa senin cezanı vermeyi bilirim ben." Yavaşça kafamı salladığımda saçlarımı sertçe bırakıp üzerimden kalktı. Yüzümü silip sessizce lavaboya girip kapıyı kilitledim.
Hıçkırarak ağladıktan sonra yüzümü yıkayıp oradan çıktım. Ses çıkarmadan üzerimi deyiştirip yatağın diğer ucuna yerleşip gözlerimi kapattım.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ne me quitte pas mon amour - TAEKOOK
FanfictionKeşke, keşke ona aşık olup da bu zorlanılan evliliği en başından kabul etmeseydim. Yemin ediyorum ki şimdi bu durumda olmazdık. En azından benden bu kadar nefret etmezdi...