"Yani anlayacağın öyle Jim. Kaç saattir it gibi çalışıyorum." Kulağımdaki telefona odaklanmanın yanında kağıtlara zibilyonuncu kere göz geçiriyordum. Ezberlemem ve mantık içinde konuşmam gerekiyordu.
"Peki Kook, şimdiden kolay gelsin sana. Ne zaman çıkarsın?" Taehyung bana işler uzarsa gerekirse sabahlara kadar burda olmam gerektiğini söylemişti. Sikeyim ki mecburdum.
"Bilmiyorum Jimin. Şu bizim İbne birazdan çıkar heralde. Saat gece 12'ye geliyor." Gözüm küçük ofisimdeki pencerenin aralık perdesine kayınca hala çalışıyor olduğunu gördüm.
"Peki kurabiyem, yemek yemeyi unutma. Olabildiğince de erken gel eve. Tamam mı?"
"Hmhm. Hadi kapatayım ben." Ona telefonda veda ettikten sonra tam kulağımdan çekiyordum ki ofis kapımın aniden açılmasıyla gözlerim oraya çevrildi.
Sikeyim bu adam daha demin çalışıyordu. Işınlandın mı amınakoyayim. Hem pat diye girilir mi?
Gözleri hala kulağımda olan telefonda ve sonra çehremde gezindi.
"Telefonla mı konuşuyorsun Jeon?" Şimdi kapattım ama herneyse.
"Şimdi bitirdim görüşmeyi Bay Kim." Yav bi siktirgit ya. Cidden hiç mi edep adap yok. Ya ben 31 çekiyor olsaydı-
JUNGKOOK! kendine gel!
Kaşları havaya kalktığında eli hala kapı kolundaydı. Oturduğum yerde beni süzüyordu.
"İş başındayken telefon konuşmaman gerektiğini biliyorsun, öyle değil mi?" Tanrım, beni sinirlendirmek için yaratılmış resmen.
"İnsanların özel alanına pat diye girilmemesi gerektiğini biliyorsunuz, öyle değil mi?"
Götüne girmişti evet. Laf sokmada her zaman iyi olmuşumdur. Bu konuda üstüme tanımam.
"Senin ofisin benim ofisim içinde Jeon, istersen çok konuşmayalım he?" Senin odanın içinde olması buranın benim alanım olduğu gerçeğini değiştirmiyor ibne.
"Öhöm, herneyse efendim. Başka bir diyeceğiniz yoksa..." Elimle kapıyı gösterirken ona çıkmasını rica eder gibi bakıyordum.
Tam gitmesini beklerken o aralık kapıyı kapattı. Masamın tam önüne yavaş adımlarla geldi. Sıvadığı kollarını göğsünde birleştirdiğinde çok seksiydi.
Ah, aramızda ne geçerse geçsin bu adamın seksiliğini es geçemezdim."Hm beni bana ait olan yerden kovmaya mı çalışıyorsun yoksa?"
Evet amınakoyduğum siktir git şimdi?
"Bay Kim, bu oda bana ait. Bunu bana söyleyen kişi sizken söyledikleriniz ne kadar manalı?" Off durma Jungkook sapla gitsin!
Keskin bakışları gözlerimden asla inmiyordu. Sanki içinde bir şey ararcasına bakıyordu gözlerime.
"Ah bu konuyu uzatmayacağım. Ama..." Yaraam cevapsız kalırsan uzatamazsın tabii.
"Seni işinden alıkoyacak olan bu arama kimdendi merak etmiyor değilim?" Seni ilgilendiren bir durum?? Ben göremiyorum açıkçası.
Onun bu çıkışmasına karşılıksız kalmamak adına bende yavaşça ayağa kalktım. Tüm hareketlerimi izliyordu. Masanın etrafından dolanıp tam öne geldiğimde kalçamı masaya yaslamış aynı onun gibi kollarımı göğsümde toplamıştım. O ise bir adım önümde duruyordu. Bu mesafe çok da fazla değildi.
"Kim olduğunun sizin için bir önemi olduğunu düşünmüyorum, Bay Kim?"
Bu ne saçma bir cümle oldu lan! Aman herneyse"Önemi var ya da yok. Kim olduğunu soruyorsam cevap vereceksin. Bana karşı gelmemen lazım, değil mi?" Başını hafifçe yana yatırdığında resmen benle oynuyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/346329214-288-k998724.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY SWEET CRASH/ TAEKOOK
Fanfic"Tanrı aşkına, şuan niye bir serseriyle uğraşıyorum ki?" "Tanrım, hem arabama çarpıyorsun, hem de hakaret ediyorsun ibne! Kim oluyorsun sen?" Semetae! Sekekook!