"Su-Hoo, dur biraz daha bekletmeliyim."
Su-Hoo'nun sızlanmalarına karşı haşmetli patronumun benzettiği yanağa buz koymaya çalışıyordum. O gerçekten de sağlam vurmuştu.Su-Hoo ise canının acıdığını söyleyip sızlanıyordu. Gerçekten çok ironik şeyler yaşamıştım bugün.
Bardaki kavgadan sonra Su-Hoo'yu kaldırmaya gideceğimi söylemiştim Bay Robot'a. O ise çenesini sıkmaktan kırmak üzereydi ki tekme attığı birkaç şeyi devirip sinirle çıkmıştı bardan.
O gerçekten de kıskanmıştı, fazlasıyla.
Ben de Su-Hoo salağını başıma sürmüştüm. Chae'nin evine gitmiştik. Normalde benim eve götürmem gerekirken Jimin'in kavga olduğunu öğrenip kargaşa çıkarmaması için ona haber vermeyip direkt Chae'ye geçmiştik. E haliyle onlar da çok şaşırmıştı olanlara.
Beni öpme konusunu kapatmıştık bir şekilde. Ama o çok sinirliydi.
"Aish, niye bir yumruk geçirmedim ki o herife." 'sözde' sinirli olan Su-Hoo'nun yakınmasına gülmemek için iç yanaklarımı ısırıyordum. Sen kimsin koçum? İbneciğime vurmak kolay mı sanıyorsun?
Aslında gerçek şu ki, Su-Hoo ile öpüştüğümü görseydi çok daha kötü şeyler olabilirdi. O sinirli yüzü aklımdan çıkmıyordu. Esmer olan teninden bile kıpkırmızı olduğu belliydi.
"Tamam oldu. Krem de sürelim." Tüm bunları başıma açmamış gibi bir de tedavi ediyordum arkadaşı. Kendisi memnundu. Sonuçta onunla temas ediyordum. Ama patronumdan okkalı bir yumruk yediği için utanmıyor da değildi. Sonuçta hiçbir şey yapamamıştı. Adamın nevri dönmüştü.
"Daha iyi misin Su-Hoo?" Chae mutfağından su bardağıyla geldiğinde onu Su-Hoo'ya uzattı. Resmen hasta birine bakıcılık yapıyorduk.
Su-Hoo suyu içip koltuğun yanındaki sehpaya koyduğunda hala sinirliydi.
"O patron bozuntusunun benle işi neydi ki? Tanrım..." Alt tarafı biraz kudurdu işte. Çok da abartmayalım(!)
"O biraz tuhaftır işte, anlarsın ya." Elmacık kemiğindeki yaraya kremi yaydıktan sonra geri çekildim ve koltukta olabildiğince uzağına oturdum. Hala bir sessizlik hakimdi. Yazık, dalmış gitmişti uzaklara.
Chae'nin bana attığı kaçamak bakışlarla onun da gülmemek için kendini tuttuğu barizdi. Çünkü işin sonucunda Taehyung'u kudurtmuştik ve bunda onun çok payı vardı. Bana taktik vermişti.
Daha sonra oldukça yapmacık bir ifade bürünüp masum Jungoo bakışlarımla boğazımı temizledim.
"Su-Hoo, ben olanlar için üzgünüm. Yani Bay Kim adına özür dilerim. Sanırım sen beni, işte öpecekken çok hoşnut olmadı bu durumdan." Bakışlarını bana çevirdiğinde rolümden etkilenen Chae'ye bakmamak için zor duruyordum. Eminim ki yüz ifadesi beni güldürecekti.
"Ah, sen özür dileme Jungkook. O şerefsiz herifin suçu. Hem bunun kesin sende gözü var. Uzak durmalısın."
Sana bir haberim var Su-Hoo'cum. O da senin için aynılarını düşünüyor. Ahh, işte sevenim hayranlarım çok, ne yapayım?
"Oh, bilmiyorum. Bay Kim'in benden hoşlanacağını sanmıyorum." Seni benzetecek kadar kıskandı sadece. Asla hoşlanmıyor.
Ben üçlü koltuğun en köşesindeyken yavaşça yanıma kaydı. Buruşturduğum yüz ifademi Chae'ye kaydırdım.
Asıl senin bende gözün var oropsu çocuğu. Geri bassana.
Tam dibime geldiğinde ben kendimi geriye, koltuğun kol kısmına resmen bastırıyordum. Bacaklarımız temas ediyordu. O ise dümdüz yüzüme bakıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/346329214-288-k998724.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY SWEET CRASH/ TAEKOOK
Fanfiction"Tanrı aşkına, şuan niye bir serseriyle uğraşıyorum ki?" "Tanrım, hem arabama çarpıyorsun, hem de hakaret ediyorsun ibne! Kim oluyorsun sen?" Semetae! Sekekook!