[5]

11 1 2
                                    


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


━━━━━━━━━


Günler günleri kovaladı seninle, yaşımızı çaktırmamak için kaçak göçek girdiğimiz bar günlerine düzenli akşam yürüyüşleri eklendi. Seokjin, sen ve ben garip bir üçlüydük Jeongguk. Sık sık birlikte spora gidiyor, birbirimizin evinde takılıyorduk Seokjin ile. Senden ise çekiniyordum. Seokjin ile arkadaşlığımız farklıydı ve sen orada yoktun Jeon. 

Başından beri sen orada yoktun.

Olmamalıydın da.

Sonra ben tatile çıktım, deniz kenarında huzuru bulurum zannettim. Sensiz bulamadım.

Hayaller kurmaya başladığımı fark ettim. Sen, ben ve Seokjin, akşam güneşinde, yumuşak kumlara basa basa sahili turlayabilirdik. Peşisıra yediğimiz akşam yemeğinin ardından içmeye gidebilirdik. Seokjin tam bir aptal olduğu için sarhoşluktan kırılırdı. Ben de çakırkeyif halimle onu tutmaya çalışırdım. Sense ikimizi korur kollardın, tıpkı her zaman bizi kolladığını hissettiğim gibi. Gülüşlerimiz sokaklarda yankılanırken geceyarısı boş şezlonglarda uzanır, kıkırdayarak saçma muhabbetler açabilirdik. Ancak fark ettim ki bu hayallerim seninle olamayacak kadar güzeldi. Seninle ben yalnızca gülümseyebilirdik. Bizim birlikteliğimiz kahkahaları hak etmemişti. Biz mutlu olamazdık. Bizim mutluluğumuzun önündeki tek şey ise sendin Jeongguk, Seokjin değildi. Biz yalnızca arkadaştık o günler.

Sen benim dünyam olabilirdin.

Bense tabii ki senin hiçbir şeyin olamazdım. 

Tatilim bittiğinde heyecan dolu dönmüştüm yanınıza. Lanet lisede son bir senemiz kalmıştı zaten, sonrasında ne olacağımız belli değildi. Belki Seokjin ve ben apayrı yerlere gidecektik. Sen ise yine babanla beraber başka bir şehirde kafa dinlemeye giderdin. Belirsizlik canımızı ne de sıkıyordu o zamanlar. Halbuki en güzel aylarımızmış, baksana. Geriye dönüp de düşündüğümde fark ediyorum ki, en güzel anlarımızmış o endişe dolu günler. 

"Sen o hedeflediğin üniversiteye gireceksin ve ben seni okul çıkışlarında alıp gezmeye götüreceğim."

"Peki ya sen?"

"Bilmem."

Hep benden, Seokjin'den konuşurduk. Neden sen kendinden bahsetmiyordun bize Jeongguk? Bize güveniyordun, tüm kalbimle eminim bundan. Ancak doğru düzgün konuşmazdın kendin hakkında. Neler dönüyordu içinde bilmiyordum, yalnızca tahminlerimle baş başa kalıyordum o zamanlar. Zaten başka bir yere naklini de aldırmıştın, bizi Seokjin ile o okulda bırakmıştın başbaşa. Tüm eski arkadaşların da buradaydı. Terk edilmiş hissetmiştim, seninle her gün bir arada geçirebileceğimiz bir senemiz vardı, neden gitmiştin ki?

Nakil sebebini hiç düzgün açıklamadın, tıpkı her zaman yaptığın gibi. Birkaç belirsiz sözcük, birkaç oyalama cümlesi ve ardından pozitif şartlamalar... Yalnızca dikkatimi dağıtmaya çalışıyordun, farkındaydım. Ben sadece net bir cevap istemiştim her zaman. Sen ise şakalarınla konuyu dağıtmakta bir ustaydın.

Sonra bir yaz akşamı, şimdi hatırlamadığım ve umursamadığım bir konu yüzünden babama çok kırılmıştım. Konu konuyu açmıştı, ne kadar kırıldığımı ve yalnız hissettiğimi anlatmıştım size. Seokjin çoktan uyumuştu. Grupta bir tek sen ve ben vardık. Beni anlayacağını, dinleyeceğini ummuştum ve içimi açmıştım sana. 

"Boşversene."

Boşveremedim ve beni kırdığın ilk an, işte o an oldu. Umursanmadığımı hissettim, çünkü muhtemelen umursanmadım da. Ben hep senin yanındayken, sen benim yanımda değilmişsin gibi hissettim. Ardından hiçbir şey olmamış gibi, yarım saat sonra geçen yaz bir kızla öpüşürken eski öğretmenine yakalandığın anı anlattın sonra bana. Ben de seninle birlikte güldüm geçtim hiçbir şey olmamışçasına. Ne de olsa arkadaşımdın. Bir tek o zaman gülüp geçebildim zaten. 

Sonrası tamamen darmadağınık.



eleven minutes | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin